Batı’nın bilimde, teknikte ulaştığı ilerleme her ne kadar geliştirdiği ve oturttuğu eğitimine bağlı olsa da (ki, eğitim konusunu ayrı bir yazıda ele alacağım inşallah), bugün Batı’nın ulaştığı en büyük başarılarından biri hiç kuşkusuz devlet-toplum birliğidir. Batı bunu, kendi içinde adaleti tesis etmek suretiyle sağlamıştır.

Devlet-toplum birliği, Batı’nın görülmesi ve ele alınması gereken en önemli başarılarından ve yönlerinden biridir.   

Almanya’nın Leipzig şehrinde bir dostun restoranında, dış masalardan birinde oturuyorum. Restoran şehir merkezinde, insan geçişinin çok olduğu bir yerde idi. Gelip geçen insanlar beni düşünceye sürükledi.  

Acaba gelip geçenlere; “bu ülkede haksızlığa uğramaktan korkuyor musunuz” diye sorsam, kaçı ne cevap verir diye geçirdim içinden. Bunu gerçekten yapmayı çok istedim. Ancak her ne kadar yapamasam da görünen köy kılavuz istemiyordu. Çünkü cevap, ayan beyan ortada idi ve alacağım cevabı, kesinlik derecesinde tahmin edebiliyordum. “Bu ülkede haksızlığa uğramaktan korkuyoruz” diyen, yüz kişiden bir iki kişi ya çıkar ya çıkmaz. Ama bizim ülkelerin toplumlarında bu soruyu sokaktaki vatandaşlara sorsanız, oran tersine döner ve haksızlığa uğrayacağından korkmayacağını söyleyen bir iki kişi ya çıkar ya da çıkmaz. Bu kişiler de hakikatte ülkelerindeki adalete güvenenler değil, devlet idaresi içerisinde bir şekilde yolunu bulan veya bulacak güçte olan kimseler olarak kendilerini görenlerdir.

İlişkili olduğu siyasi güce ve yargıya güvenenleri bahsimize konu etmezsek, hakikatte bizim toplumlarımızda yargıya güven, % 0’dır.

Kastettiğim sadece mahkeme salonları ile ilgili bir konu değil ve yargıda adalet konusu değil sadece. Devlet idaresinde adalet, gelir dağılımında adalet, temel hak ve hürriyetlerde adalet, hizmette adalet, eğitimde ve fırsat eşitliğinde adalet...

Batı’da adalet konusu ideal boyutta mı? Adalet konusunda sorun yok mu? Elbette var, ancak kendi içinde adaleti tesis etme ve uygulama konusunda bugünkü Batı, şu anda halkı Müslüman olan ülkelerden fersah fersah ileridedir.

Batı, kendi içinde tesis ettiği adalet sayesinde devlet-toplum birliğini oluşturmuş. Toplumlar devletleri ile barışık ve devletlerini sahipleniyorlar. Bireyler muti ve devletlerine bağlı. Kendilerini, vatandaşlık görevlerini yerine getirmede, toplumsal yaşam ve düzenin muhafaza ve devamında sorumlu birer birey olarak görüyorlar.

Bu sorumluluğu, gönülden uydukları ve uyguladıkları canlı bir şekilde yaşanan toplumsal bir norm ve bilinç haline getirmişler.