Salı günkü yazımda muhtemel 3. Dünya Savaşı`nı yazmıştım. Yazımın yayınlandığı gün, akşama doğru yazı içinde değindiğim hususlarla ilgili ilginç gelişmeler yaşandı.
Bunlardan biri; Trump`ın, “Biz Suriye`deki birliklerimizi çekmek istiyoruz. Suudi Arabistan buradan çekilmemizi istemiyorsa, masraflarımızı karşılamalıdır” açıklaması oldu.
Halbuki Trump önceki gün, “Suriye`den çekiliyoruz” açıklaması yapmıştı. Bu haber gece geç saatlerde son dakika haberi olarak servis edilmiş ve Türkiye`de sevinçle karşılanmış, medyada da bu sevinçle işlenmişti.
Ne acıdır ki, yaşanan bu örnek bir kez daha gösterdi ki, Türkiye ABD`yi tanımıyor.
Salı günkü yazımı, Trump`ın, “Suriye`den çekiliyoruz” açıklamasını, Suudi Arabistan`ın kalan petro-dolarlarını sağmak için yapmış olduğunu belirterek bitirmiştim. Yazının üzerinden daha birkaç saat geçmeden Trump`tan bu doğrultuda net bir açıklamanın gelmiş olması ilginç oldu.
Diğer bir ilginç gelişme de Suudi Arabistan ile ilgili yaşandı.
Yazımda bu kadar yer alıp almaması hususunda tereddüt yaşadığım Suudi Arabistan, konu ile bağlantılı olarak doğaçlama bir tarzda yazı içinde hatırı sayılır bir bölüm kaplamıştı.
Taktir-i ilahi, iyi de oldu.
Daha saatler geçmedi ki, Suudi Arabistan ile ilgili basına düşen haberler, Suriye üzerinden İslam alemi merkezli çıkması muhtemel bir 3. Dünya Savaşı ile ilgili yazıda, Suudi Arabistan`a genişçe yer vermemin ne kadar isabetli olduğunu teyit etmiş oldu.
Suudi veliaht Muhammed bin Selman bir TV kanalına verdiği röportajda “israilin var olma hakkının olduğunu” söylüyor ve “İran`ın, israil ile Suudi Arabistan`ın ortak düşmanı olduğuna” vurgu yapıyordu. Geçen hafta da “önümüzdeki 10-15 yıl içinde İran`a savaş açabileceklerini” dile getirmişti. Birkaç gün önce de, İslam alemine ihraç ettikleri Vahhabiliği de “ABD`nin isteği ile yaptıklarını” itiraf etmişti.
İçeriden, İslam aleminin en büyük tehlikesi şu anda Suudi Arabistan ve BAE`dir. Suudi Arabistan ve BAE, şu anda tamamen ABD ve israile hizmet ediyorlar. Varlıklarını, ABD ve israilin istediği şekilde İslam alemini dizayn etmeye adamışlar.
Burada sadece Filistin`in geleceği; HAMAS, İran ve Hizbullah tehlike ve tehdit altında değil, aynı zamanda tüm İslam alemi ve Türkiye de tehdit altındadır.
Türkiye`yi özellikle zikrediyorum. Çünkü İran`ın Suudi Arabistan, israil ve ABD`nin hedefinde oluşu, Türkiye`nin aynı tehdit altında olduğunu unutturuyor. Suriye sebebi ile İran`a duyulan nefretten dolayı, İran`ın hedefe konulmuş olmasından duyulan haz, Türkiye`nin de hedefte olduğu gerçeğini perdeliyor.
15 Temmuz darbesinin, projesi ABD`ye, finansal ayağının ise Suudi Arabistan ve BAE`ye ait bir darbe olduğunu hatırlarsak, ne demek istediğim anlaşılır.
Allah yardım ederse ayrı, ancak ne Türkiye`nin ve ne de İran`ın bu cendereden tek başlarına çıkmaları mümkün değil. Rusya da ne Türkiye ve ne de İran için güvenilir bir müttefik değildir. Rusya, tek başına çıkarlarını idame etme gücüne ulaştığı zaman, Türkiye ve İran`a sırt dönecek ve cephe alacaktır.
Öfkenin körlüğü Suriye`yi bu hale getirdi. İran`a karşı duyulan öfke de İslam Alemini ve Türkiye`yi felakete sürükleyecek bir körlüğe dönüşmemeli.