Cumhuriyetin kuruluşundan beri Kemalist rejimin en büyük hayallerinden ve hedeflerinden biri, İslam`ı devletin tekeline almak oldu.

Bu amaçla Atatürklü ve CHP`li “Tek Adam” ve “Tek Parti” dönemi Türkiye`sinin oluşturduğu ilk devlet kurumu, Diyanet İşleri Başkanlığı olmuştur. Kemalist rejim yıllarca bir taraftan toplum içinde İslam`ın kökünü kazımak için her yasak, baskı ve imhaya başvururken, diğer taraftan Diyanet İşleri Başkanlığı üzerinden İslam dinini kendi tekeline alıp, Kemalist ideolojiye uygun tarzda şekillendirmeye çalıştı. Bu sebeple büyük çoğunluk Müslüman halk, yıllarca Cuma namazlarında hutbelerini dinlese de Diyanet İşleri Başkanlığı`na pek itibar etmedi.

Kemalist rejim, İslami eğitimin önünü alarak gerçek manada alimlerin ve hocaların yetişmesini engelledi. Bu sebeple toplumda gerçek alim ve hoca kıtlığı yaşandı. Bu manada bugün sahih İslam adına toplumda var olan bütün yanlışların ve yetersizliklerin en büyük sebeplerinden biri, uygulamaları ile Kemalist devlettir.

Kemalist rejimin bütün baskısına ve engellemelerine rağmen bu toplum, eksik de olsa kendi içinden alim ve hocalar çıkarmayı başardı.

Tabi bu arada çokça sahte alim ve hocalar da türedi. Bunlar Kemalist ideolojinin istediği türden bir din oluşturmak için sahaya sürüldüler. Bunların yanında, devletin makam ve ulufelerle satın aldığı hoca ve şeyhler de bu amaca hizmet ettiler. Devletin tehditlerine direnemeyen bir kısım hoca ve şeyhler de bunlara dahil oldular.

Kemalist devlete bağlı bir kurum olarak Diyanet İşleri Başkanlığı; toplum içinde de devlet üretimi sahteleri, devletin makam ve ulufeler ile satın aldıkları, tehdit ve korkutma unsuru ile hizmete soktukları bu hocalar ve şeyhler karşısında az bir sayıda gerçek alim, hoca ve şeyh ile İslam, toplum içinde sahih bir şekilde ayakta tutulmaya çalışıldı.

Yıllarca Kemalizm`e hizmet eden sahte hocalar ve şeyhler din adına çok yanlış şeyler söylediler. Her türlü, dini ifsat edici fetvayı verdiler. Kendilerine tahsis edilen ekranlar üzerinden dini tahrip ettiler. Fakat bir güne bir gün, bu hocalar hakkında dinden dolayı bir soruşturma açıldığını duymadık. Bunlar halâ görevlerine devam ediyorlar da.

Adnan Oktar`ın din adına kendisine bağlı televizyon kanalı üzerinden yaptıkları ortada. RTÜK`e bu konu ile ilgili her gün yüzlerce şikayet gelmesine rağmen, sanki devlet içinde bazıları bu sahte, müfsid hocaları ve kanalları koruyorlar.  

Sn. Erdoğan, bu konulara eğilmesi gerekirken, Diyanet`i ve İlahiyat Fakültelerini bunlara karşı dini korumak için seferber olmaya çağırması gerekirken; Kemalist sol çevrelerin, internet sitelerinde ve milliyetçi gazetelerin, sohbetlerinden ve fetvalarından cımbızlayarak hedefe koyduğu bazı hocalarla uğraşıyor. Bu hocalara karşı Diyanet`i ve İlahiyat Fakültelerini harekete geçmeye davet ediyor.

Hem de bunu o derece ileri götürüyor ki, İslam`ın yeniden güncellenmesinden bahsediyor. İslam`ın yeniden güncellenmesi işini de Diyanet`e ve İlahiyat Fakültelerine tevdi ediyor.

Diyanet ve İlahiyat Fakülteleri İslam`ı güncelleyecek salahiyetteler mi?

Yazı uzadı, cevabını önümüzdeki yazıya bırakalım…