15 Temmuz darbesi sonrası tutuklanan gazetecilerden Ahmet ve Mehmet Altan kardeşler ile Nazlı Ilıcak`a ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. 15 Temmuz darbesini öncesinden bilmekten, darbeyi destekler mahiyette yazılar yazmaktan yargılanıyorlardı.
15 Temmuz, bir darbe idi. Tanklar sokaklara çıkarıldı. Savaş uçakları ve helikopterler uçuruldu. Başta TBMM olmak üzere, bazı noktalar bombalandı. İnsanların üzerine kurşun sıkıldı ve tanklar sürüldü. Darbede 251 insan katledildi. Darbenin merkezinde her ne kadar ordu içindeki bir grup asker olsa da darbeyi gerçekleştiren yapı, her alanda örgütlenmiş olan Gülen grubu idi.
FETÖ, devlet içinde, başta emniyet ve yargı olmak üzere bütün kurumlarda; sivil alanda da başta eğitim ve medya olmak üzere her alanda örgütlenmişti. FETÖ`nün bütün kurumları ve fertleri, bir bütün olarak bu darbenin içinde yer almasa da darbenin arkasında yer aldı. Halâ FETÖ mensubu kimseler ya çarpıtarak açıktan veya mensubiyetlerini gizleyerek farklı şekillerde darbeyi savunuyorlar.
Hiç kimse yaşanmış bir darbeyi ve ülke için çok tehlikeli olan bu yapıyı gözardı etmemeli. Hükümet darbenin hesabını elbette ki sormalı ve FETÖ gibi tehlikeli bir yapının üzerine gitmeli. Ancak bunu yaparken adaletle hareket etmeli. Husumet ve hınç ile değil.
Ancak maalesef hükümet başından itibaren hınç ile hareket edince, darbe kapsamında FETÖ ile ilişkisi olmayan binlerce insan mağdur edildi. Sonradan ortaya çıkarılan ByLock mağdurları, bu mağduriyetlerin en çarpıcı örneği oldu.
Darbe sonrası FETÖ ile suçlanan herhangi birini savunmak kolay değil. Zor zamanlarda konuşmak zordur. Çünkü oluşmuş olan öfkeler ve kinlerin saldırısına ve ithamlarına uğramak var. FETÖ`cülerin oluşturduğu dosyalarla ceza almış benim gibi bir insan bile bu konuda zorlanıyorsa, vahameti siz hesap edin.
Bu doğru bir duygu atmosferi değil.
Başta Sn. Erdoğan olmak üzere hükümet yetkilileri bu konuda son derece hassas olmalı idi. Israrla “sükunet ve adalet” demeli idi.
En azgın düşmanlarını cezalandırırken dahi ahlak ve adaleti merkeze almaları gerekirdi.
Maalesef bunun yerine öfkeyi, hıncı ve hamaseti tercih ettiler. Onlar bunu yapınca, alttakiler ve toplum kademesindekiler de “vur” denilince, “öldür”ü anladılar. İşin şirazesi iyice kaçtı.
Ne olursa olsun, çekinmeden hakkı söylemek, “adalet” demek lazım.
Altan kardeşler ve Nazlı Ilıcak, FETÖ konusunda kabahatli olmalarına rağmen, haklarında verilen cezalar kabahatlerine mutabık adil cezalar değil. Kin ve hınçla verilmiş cezalar.
Yüce Allah`ın buyruğunu bir kez daha hatırlatıyoruz: “Bir kavme olan kininiz sizi adaletsizliğe sevk etmesin.”