Gerek Ortadoğu`da, gerekse küresel çapta yeni rekabet alanları olmaya başlayan diğer bölgelerde gidişatın nereye varacağı noktasında kafalar oldukça karışık.

Suriye-Irak hattında cereyan eden ve tüm bölgeyi etkileyen karmaşa hangi yöne savrulacak?

Bir siyasi çözüm öngörüsünde bulunan kimselere pek rastlanmazken, gidişat daha fazla kaos ve Müslüman halklar arasında daha fazla çatışmaya işaret etmektedir. Bu tür durumlar için geçmişte “Kontrollü kaos” vurgusu sıklıkla yapılırdı. Ancak yaşanan rekabetin boyutuna bakılırsa oluşan kaosu “Kontrol” edebilecek saiklere rastlamak oldukça zor gibi.

Bizleri doğrudan etkilediği için genellikle Ortadoğu`ya odaklanırız. Oysa dünyada “kriz bölgeleri” olmaya başlayan ve gelecekte nasıl bir şekillenmeyi beraberinde getireceği belli olmayan başka önemli noktalar da var. ABD-Çin gerginliğini ateşleyen Güney Asya eksenli gelişmeler, Baltık bölgesi üzerinden süren NATO-Rusya gerginliği, AB/Avro bölgesinin geleceği üzerine yaşanan tartışmalar gibi.

“Gölge CİA” olarak bilinen Stratfor`un 2016`nın sonlarında yayınladığı 2017 yılındaki muhtemel gelişmeler, Amerikan politikalarının seyir sürecine ışık tutarken buna rağmen çizdiği gelecek perspektifi özellikle Ortadoğu`da yaşananlar için hiç de iç açıcı bir tablo sunmamaktadır.

2016`nın sonunda yayınlanan rapor, ilk iki ayını geride bırakan 2017`de yaşanan bazı gerçekleri doğru tahmin etmiş olması, bundan sonra yaşanacakların da garantisi olur mu bilinmez. Ama önemli saptamalar dikkat çekicidir.

*          *          *

Bazı saptamalar şöyle:

- 2017 yılında ABD, Ortadoğu`da 2016`dakinden daha az devrede olmayacak. Ama bu devrede oluş, diğer ülkelere nüfuz rekabeti için alan açacak şekilde daha makul bir düzeyde olacaktır.

- Suriye ve Irak içindeki çatışmaların gelişimi, mezhepçi gerilimleri azdıracak ve Türkiye-İran rekabetini yoğunlaştıracaktır.

- Beşşar Esed`e bağlı birliklerin kritik Halep şehrini geri almasıyla birlikte 2017`de Suriye İç Savaşı`nın sona ereceğini düşünmek oldukça cazip. Ancak çatışma en azından 2017 yılı içinde sona ermeyecektir.

- Dış güçlerin varlığı 2016`ya kıyasla 2017`de Suriye savaş alanını çok daha çetrefilli hale sokacaktır… ABD`nin Suriye stratejisi, daha seçici davranarak, Esed yönetimiyle savaşanlar yerine İslam Devleti`ne karşı savaş veren belirli gruplara yardım etmek olacaktır.

- Washington, Kürt güçleri desteklemeye devam edecek, ama İdlib`deki isyancılara desteği frenleyecektir.

- Diğer güçler İslam Devleti`yle savaşmakla meşgulken Türkiye ise Kürt yayılmasını durdurma zorunluluğuyla harekete geçerek Suriye ve Irak`ın kuzeyinde nüfuz alanını genişletecektir.

- Türkiye, Irak`ın da kuzey kesiminde, özellikle Sincar-Musul-Erbil-Kerkük hattında nüfuzunu artıracaktır. Bu sırada Musul`da İslam Devleti`nin yenilgiye uğratılmasıyla ortaya çıkacak güç boşluğunda İran`la nüfuz rekabetine girecektir.

- Türkiye`nin canlanışı, kuzey Suriye ve Irak boyunca İran`ın nüfuz yayını tehdit edecektir. Tahran`ın buna karşı mukabele edeceği birçok yol bulunmaktadır.

- Musul`un düşüşü Irak Kürtlerini daha da bölecektir. Kaçınılmaz olan toprak ve nüfuz çekişmesi, Türkiye destekli Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) ile İran`la müttefik olan Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB)`ni karşı karşıya getirecektir.

- Türkiye`nin dışarıda karşı karşıya olduğu meydan okumalara ilaveten ülke içinde de yüzleştiği meydan okumalar hiç eksik değildir.

- 2017 yılında Amerikan-İran ilişkilerinin devamlılığı test edilecek. Yeni Amerikan yönetiminin, nükleer anlaşmayı doğrudan ihlal etmese dahi İran`ın saldırganlığı olarak gördüğü –denizde tacizler ve balistik füze denemesi gibi– manevralara karşı çok daha az hoşgörülü olması beklenmektedir.

- Suudi Arabistan, Amerikan-İran ilişkilerinin bozulmasından çok memnun olacaktır. Türkiye gibi Suudi yönetimi de İran`la bölgesel vekâlet savaşlarına sürüklenecektir.

- Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üyeleri İran nüfuzunu frenlemek ve ortak ekonomik ve güvenlik tehditlerine karşı bir savunma geliştirmek maksadıyla birlikte hareket edecektir.

- 2017 İsrail için birtakım fırsatlar sunuyor ve bunların en büyüğü, onun güvenlik garantörü olan ABD`den gelecek. İsrail, İran konusunda çok daha iddialı bir Amerikan politikasından istifade edecektir. Bundan cesaret alan İsrail, muhtemelen Batı Şeria`daki Yahudi yerleşim faaliyetlerini –Filistinli militanların saldırılarını kışkırtsa dahi– hızlandıracaktır.

*          *          *

Stratfor raporunun satırbaşları da satır araları da hayli uzundur. Stratfor, iyi tahminler mi yapmakta, yoksa uygulanan Amerikan politikasını “tahmin” üzerine oturtup bir algı çalışması mı yürütmektedir? Kanaatimce asıl önemli olan budur.

Her şey rağmen şu anda kriz bölgelerinin tümünde olduğu gibi Ortadoğu`da da keşmekeşlik ve bilinmezlik had safhadadır. Bunun en bariz nedeni de iflas eden küresel sistemin yeniden şekillenme çabası olsa gerek. 

Bu açıdan Henry Kissenger`in şu tespiti oldukça çarpıcı: “Uluslararası düzen bir sistemden diğerine doğru kayarken dünyada riskler zirve yapar. Dizginler boşalır ve meydan en pahalı iddialara ve en yatıştırılmaz aktörlere kalır. Yeni bir düzen kurulana kadar bunu bir kaos izler.”

Şu anda yaşananlar aslında tam da bu tespite denk düşmektedir.