Çok aktörlü, çok boyutlu gelişmeler bazen öyle bir hal alır ki, yaşananların tümünü derli toplu bir şekilde resmetmek dünyaca ünlü analistleri bile zorlayacak seviyeye ulaşabiliyor. Tıpkı şu an Suriye’de yaşananlar gibi.

Dokuz Ekim’de ABD askerlerinin sınır bölgesinden çekilmesi ve Türkiye’nin askeri harekata başlaması Suriye sahası için yeni bir sürecin kapısını araladı.

Öyle bir süreç ki; Türkiye memnun, Rusya memnun, ABD memnun, Şam yönetimi memnun, ilkin eleştirel yaklaşan İran son kertede memnun, PYD/YPG ise Türkiye hariç önüne gelene müteşekkir vaziyette. Bu tabloya bir de Beyaz Saray ve Kremlin arasında paylaşılamayan sahanın yeni yıldızı Mazlum Kobani’yi de eklemek gerek.

Kısacası şu an gerilim bölgesinde bir “Memnunlar” cephesi ortaya çıkmış vaziyette. Her aktörün diğerleriyle çelişen öncelikleri var ve önceliklerin birbirleriyle çeliştiği ortamda herkesin memnun görünmesi olacak gibi değil. Hatta buna ‘akla ziyan bir tablo’ desek yeridir.

Aktörler arasında nihai hedeflerin ayrıştığı sahada bazı öncelikler şimdilik birbirleriyle örtüşse de, ileriki aşamalarda bir takım komplikasyonların ortaya çıkması kaçınılmaz olacaktır.

Amerika’nın tamamen çekilme planı şimdilik yerini kısmi çekilmeye bıraktı. Gerekçe, petrol kuyularının güvenliği!

Amerikalılar Suriye’de kaldığı müddetçe Rusya ve Türkiye’nin bazı önceliklerinin örtüşmesi devam edecektir. Örtüşen öncelik ise şimdilik “Suriye’nin toprak bütünlüğü” ilkesi. Ancak detaya inildiğinde Türkiye PYD/YPG’yi “Terör örgütü” olarak görmesine karşın Rusya bu tezi kabul etmiş değil. Toprak bütünlüğü içerisinde Türkiye PYD’nin herhangi bir siyasal statüye kavuşmasına şiddetle karşı çıkarken bu konuda da Rusların esnek davrandığı biliniyor. İleriki aşamalarda bu konunun Türkiye ile Rusya arasında bir soruna dönüşebileceği öngörülebilir.

Yeni sürecin etkili ilk adımı, Amerikalıların sınır bölgesinden çekilip Türkiye’nin askeri operasyonuna yeşil ışık yakması oldu.

Türkiye, 440 km’lik sınır hattını ele geçirip sınırı bir mülteci kuşağıyla örme planını devreye soktu. Ancak Amerikalıların boşalttığı alanlara müdahale eden Türkiye’nin son Soçi mutabakatı ile Ruslar tarafından harekat alanının sınırlandırılması ilginç bir gelişme olarak kayıtlara geçti.

Amerika’nın “Petrol kuyuları” bahanesiyle çekilme işlemini sınırlandırması yeni sürecin diğer bir etkili adımı olacak gibi. Amerikalılar PYD/YPG’yi amiyane tabirle sınır hattında sattı. Tamamen çekilme kararı, örgütü çaresiz bıraktı. Ancak tamamen çekilmenin kısmi çekilmeye dönüşmesi PYD/YPG için yeni umutların kapısını araladı. Şam’a teslim olmaya hazırlanan örgütün statü pazarlığında elini daha fazla güçlendirecek gibi.

Soçi mutabakatı ile sınırda Türkiye, Rusya ve Şam yönetimi açısından oluşan yeni pozisyon şimdilik yerini koruyacak gibi. Amerikalıların “Petrol kuyuları” bahanesiyle çekilmekten vazgeçtikleri bölge ise askeri hareketliliklerin yaşanacağı yeni bunalım bölgesi olacak gibi. Amerikalıların çekilme kararı aldığı yerler arasında Suriye, Ürdün, Irak üçgenindeki Tenef bölgesi dahil değildi. Çekilmekten vazgeçtikleri “Petrol bölgesi” de Tenef bölgesine yakın ve Suriye-Irak sınır bölgesidir.

İlkin Suriye’ye asker gönderme gerekçesini “IŞİD’le mücadele” üzerine kuran Amerika, IŞİD’in alan hakimiyetinin tamamen sona ermesinden sonra farklı iki hedef belirledi:

1-Yeni partneri PYD/YPG’nin eriştiği statünün garanti altına alınması,

2- İran’ın Suriye’deki varlığının sona erdirilmesi.

Bundan sonra statü meselesinin ne kadarını kendisi üstlenecek, ne kadarını Rusya’ya devredecek, bunu zaman ve sahadaki uygulamalar gösterecek.

Ancak Tenef’teki askeri varlığını çekilme kapsamına almaması ve petrol kuyuları gerekçesiyle çekilme işlemini kısmileştirmesi, doğrudan İran’ın bölgesel etkinliğini frenlemeye dönük stratejisinin ürünüdür. Suriye, genel anlamda bir petrol ülkesi değildir ve mevcut petrol alanlarının darlığı, uğruna asker konuşlandırılacak bir alan olmaktan uzaktır. Çekilmeyeceğini belirttiği alanın Tahran’dan Beyrut’a uzanan ikmal hattının üzerinde bulunması askeri kalıcılığını izah etmeye yetecek en önemli nedendir.

Çekilme kararı karşısında şoka giren Arap müttefikler ve siyonist rejim, büyük ihtimalle Amerikan güvenlik bürokrasisinin Trump’a kabul ettirdiği bu yeni adımdan memnuniyet duymuşlardır.

Türkiye’nin başlattığı askeri operasyon ve yaşanan diplomasi trafiği karşısında birkaç eleştirel açıklama dışında İran’ın sessizliğe gömülmesi, oluşan yeni denge içerisindeki yokluğunun sorgulanmasını beraberinde getirmişti.

Türkiye’nin operasyon yaptığı sınır bölgesi çok da fazla İran’ın ilgilendiği bir alan değildi. Operasyona eleştirel yaklaşımı da Türkiye ile Suriye üzerinde yaşadığı klasik rekabetin ürünüydü. Amerikalıların çekilmeyi durdurdukları bölgedeki pozisyonun İran’ın Suriye’deki varlığını ve doğrudan destek verdiği milis güçlerini hedef alacak olması, bundan sonra buralardan daha fazla seslerin yükselmesini beraberinde getirecek gibi durmaktadır.