HDP belediyelerine kayyım atanmasıyla başlayan tartışmalar, “Teröre bulaşma” isnatları ile  “Sivil darbe” tartışmaları arasında sürüp gidiyor.

Başlığa bakarak tartışmalardan herhangi biri üzerinden konumlanmaya çalıştığımı düşünmeyin.

Yine de her türlü isnat ve isnatlara dayalı icraatların meşruiyeti, toplum vicdanında bulduğu yer kadardır.

Tartışmalar eşliğinde kayyım protestoları sönük de olsa HDP tarafından sürdürülüyor. Kayyım mekanizması hukukilik bağlamında tartışmalı olsa da, kayyım atanarak belediye yönetimleri ellerinden alınan HDP’lilerin bunu protesto etmesi elbette ki doğal haklarıdır. Protestolar doğal mecrasından çıkarılıp kör şiddete dönüştürülmedikçe.

Bu bağlamda HDP yönetimi bölgeye gelip kayyım atanan şehirlerdeki protestolara bir şekilde katılıp seslerini yükseltmeye çalışıyorlar. “Eş başkan” Sezai Temelli de bölgede bulunuyor. Basın açıklamalarında konuşuyor, kamuoyuna çeşitli mesajlar veriyor.

Adamın cinsiyetine, kökenine, soy sop akrabalık bağlarına, saçına sakalına takılacak halim yok. Ancak bazen öyle açıklamalar yapıyor ki!

Gaf desen, değil. Laf desen sıradan değil.

Mardin’de katıldığı basın açıklamasında öyle şeyler söyledi ki; ne Kürtler, ne HDP tabanı, ne de kayyım mekanizması, söylediği şeylerle hiç ilgili değildi. Belliydi ki üst perdeden “birilerine” bir mesaj çakıyordu. Uzak ve gizemli odaklara...

“Hangi odaklar” diye merak ettiğinizi biliyorum.

Sözün burasında bu kez geçen seçim döneminde Kızıltepe’de yaptığı bir başka skandal açıklamaya bakalım önce.

Seçim kampanyasıdır, partiler her tarafı dolaşıp seçmeni etkilemeye, daha fazla oy almaya odaklanıyorlar.

Sezai Temelli de Kızıltepe’de düzenlenen mitinge gelmiş, seçmeni etkileme çabası içerisinde olsa gerek. Ve bombayı patlatıveriyor:

Bugün Türkiye'nin en bereketli toprakları burası. Buralar vadedilmiş topraklar. Musa bütün ömrünü bu toprakları arayarak geçirdi. Geldiler bu toprakları da kuruttular.”

 “Burası vadedilmiş topraklar!” sözünün arka planını bilmeyen yok. Sezai Temelli Tevrat’la ne kadar içli dışlıdır bilemem. Ancak siyonizm ideolojisinin belkemiği olan retoriğe özel vurgu yapması göz ardı edilebilecek bir durum değildi.

Öyle ya, Kızıltepeli seçmen arasında siyonist yok, bildiğimiz kadarıyla. Nil’den Fırat’a kadar olan “Vadedilmiş toprakları” israil terör rejimine peşkeş çekecek bir kitle de yoktu karşısında. O halde Temelli Kızıltepelilerin şahsında kimlere sesleniyordu, kimlerin hassasiyetlerine vurgu yaparak “Destek” istiyordu?! Ya da Temelli, “Vadedilmiş toprak” ideolojisinin neresinde duruyordu, o da muamma! Likud partisinin başkanı da değildi. Yoksa Likud’un misyonunu, başkanı olduğu partinin sırtına semer niyetine mi vuruyordu?! Bu misyonla mı “Eş başkan” totosunu tutturmuştu acaba?!

 Ve Kayyım protestosundaki sözleri...

Bu kez yer, Kızıltepe’nin yanı başındaki Mardin. Basın açıklamasında Sezai Temelli’nin belediyeleri ellerinden alınan partililere ve kamuoyuna etkinliğin ruhuna uygun mesajlar vermesi beklenirken...

Kayyımlık müessesesi, vesayet, sivil darbe falan... Özel vurgular beklenirken...

 Meğer “Vadedilmiş topraklar” kadar belleğini işgal eden bir başka önemli retorik daha varmış: Toplumsal cinsiyet şeysi...

“HDP bir kadın partisidir” dedi, etrafında toplanan Mardinli erkeklerin gözlerinin içine baka baka.

Ve devam etti: Diyorlar ki; eş başkanlık sistemi var. Evet, eş başkanlık sistemi var. Eş başkanlık sistemi bir suç değildir, suç olamaz.”

Sonra evirdi çevirdi ve “Eşbaşkanlık”ın misyonunu “Deşifre” edercesine, “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği mücadelesi verir. Eş başkanlık budur” demesin mi?!

Eski vizyona yeni misyon biçti yani.

Kimlere bu mesajı verdi acaba? İstediğiniz yorumu yapabilirsiniz. Şahsen “Vadedilmiş topraklar” ideolojisinin muhterislerinden başkası gelmedi aklıma.

Belediyeler... Kayyım... Hak hukuk arayışı... Protestolar... Derken; “Toplumsal cinsiyet eşitliği” misyonu denen mühimmatla donatılmış bir Sezai profili ortalığa saçılıverdi.

Sözün özü, ulusal çapta eleştirilerin hedefi haline gelen kayyımlar konusu tartışılırken, kayyım protestolarından küresel baronizme mesaj gönderip selama duran ulusötesi bir kayyım profiliyle karşı karşıya kaldık.

Ne diyelim ki; bunu biraz da “Yerli-milli kayyımlar” ile “Küresel düzenin kayyımları” arasındaki anlaşmazlığa aldanıp joplanan, gazlanıp tutuklanan kesimler biraz düşünmeli.