Türkiye, başta Suriye olmak üzere bölgesel denklemde hem ABD hem de Rusya`nın önem atfettiği bir ülke.

PKK/YPG ise Suriye denkleminde hem Rusya hem de ABD`nin önem atfettiği bir yapı.

ABD, hem etkili bir bölge ülkesi olarak Türkiye`yi kaybetmek istemiyor; hem de geleceğe dönük Suriye öngörüsünde Suriye`nin yeniden dizaynıyla beraber YPG`yi tıpkı IŞİD`e karşı kullandığı gibi İran etkisini bertaraf etmek için de kullanmanın hesaplarını yapıyor.

Rusya, İran`la beraber Türkiye`nin de içinde bulunduğu üçlü ittifak sayesinde hem bölgede ABD nüfuzunu kırmak istiyor; hem de ABD`nin tepe taklak kullandığı YPG kartını elinden alarak Şam yönetimine entegrasyonunu sağlamaya çalışıyor.

Türkiye`nin Afrin operasyonunun YPG açısından dramatik bir boyuta varmış olması şimdilik Türkiye`yi mutlu ettiği kadar, ABD`ye yaslanmak üzerinden söz dinlemez hale gelen YPG`nin Ruslar açısından bir tür terbiye ediliş politikasıyla birebir örtüşmesi sonucunu beraberinde getiriyor.

Türkiye`nin Münbiç`e dönük “Oraya da gireceğiz” açıklamaları karşısında ABD`li sözcülerin “Münbiç`teyiz, giremezsiniz” türü karşı atakları nereye varır bilinmez. Ancak ABD`nin yeni süreçte israil ve Körfez`deki ortaklarıyla beraber YPG için çizdiği yeni rotanın “İran`ın nüfuzunu kırmak” şeklinde olmasına bakıldığında Münbiç gibi Fırat`ın batısında kalan yerlerin çok da ABD`nin umurunda olmayabileceği öngörüsü daha çok artmaktadır. ABD`nin Afrin konusunda YPG açısından takındığı nötr tavrın Münbiç konusunda da takınılabileceğini öngörmek yanlış olmasa gerek.

Suriye sahasının asılların doğrudan müdahale alanına dönmesiyle birlikte vekalet güçlerinin serdettikleri iddialı söz ve hedeflerin karşılığı bu aşamadan sonra büyük oranda kof çıkacaktır. Bu açıdan örgütlerin çizdikleri hedefler yerine vekalet ettikleri güçlerin hedeflerine odaklanmak daha fazla önem kazanmaktadır. Bölgesel anlamda üstünlük mücadelesi için Suriye sahasında oluşan/oluşacak dengenin taşıdığı önem, bu sahayı şimdilik cephe hattı haline getirmiş durumdadır. Bunun bir sonucu olarak müdahil ülkeler şu aşamada geçici de olsa iki ayrı ittifak etrafında kümelenerek gelecekteki hesaplaşma adına safları sıklaştırmaya çalışmaktadırlar.

ABD`nin başını çektiği, israil, Suudi, BAE ve Mısır`ın en önemli paydaşları olduğu ittifak İran karşıtlığı üzerinden bölgesel emellerine ulaşmak için şu aşamada Doğu Guta`yı yakın markaja almış durumdadır. Buradan yayılan “Kimyasal propaganda”, karşı ittifakın sacayaklarından birisini teşkil eden Şam yönetiminin devrilmesi ya da en azından ağır şekilde cezalandırılması yöntemiyle rakip tarafın karizmasına kalın bir çizik atmayı öncelikleri arasına almış durumdadır.

Afrin`den sonra Türkiye`nin hedef olarak açıkladığı Münbiç`ten Kandil`e uzanan hat ile ilgili çıkışları bir yönüyle Türkiye`nin kendi milli politikasıyla uyumlu hedefler taşısa da içerisinde yer aldığı blokun da rızasını taşıyor gibi görünmesi, bu kez Amerikan karşıtı ittifakın rakip tarafın karizmasına atmak istediği kalın çizik niteliği taşımaktadır.

Trump`un kabine değişiklikleriyle birlikte Körfez prensleri ile giriştiği halvet ve propagandası haftalardır yapılan “Beyaz Saray görüşmeleri”nin yanısıra Putin, Ruhani, Erdoğan üçlüsünün önümüzdeki süreçte yapacakları zirve görüşmesi, önümüzdeki süreçte rakip ittifakların yol haritalarının daha fazla belirginleşmesini beraberinde getirecektir.