Türkiye`nin Afrin müdahalesi…

Astanalı Partnerlerin ilişki durumu…

Esad`la diyalog kurmanın vakti geldi diyenler…

Tillerson`un Ankara temaslarından sonra bir kez daha alevlenen “Katil Esad” dalgası…

Ve…

Tam da bu hengamede dip dalga yapan yeni “Çözüm süreci” önerileri…

*          *          *

Amerika ile gerilen iplerin Tillerson ziyaretinden sonra gevşemeye başlaması…

Rus-İran ekseni ile başlayan “Bahar” havasının son kertede gerilim işaretleri vermeye başlaması…

Türkiye karşıtlarının Afrin üzerinden “Endişeli” açıklamalar yapmaya devam etmeleri…

Beri taraftan Doğu Guta`da yaşanan çatışmalar üzerinden BM, ABD, AB gibi enfeksiyon yayan güç odaklarının yeniden depreşen “Siviller ve katliam” kampanyaları…

Anlaşılan o ki, Suriye bağlantılı tüm taşlar bir kez daha yerinden oynamaya aday durumda.

*          *          *

Türkiye, Astana sürecine girerken bunun aynı zamanda Amerika`ya kuvvetli bir mesaj niteliği taşıdığı sır değildi.

Amerika, Türkiye`nin kendi ekseninden uzaklaşmasını hazmedemezken; Rusya tarafı, “Türkiye`yi ne kadar Amerika`dan uzaklaştırırsam benim için kardır” hesabındaydı.

Türkiye ise, eksen çelişkilerinden yararlanarak “Değerli ülke” vasfını korumanın hesabını yapıyor gibiydi.

Lakin şartlar Astana başlangıcına göre epey değişti. Astana`yı başlatan da, şu sıralar atıl kılan da Suriye sahasından başka bir şey değildi.

Şu sıralar Suriye bir başka değişik. Şartlar sanki Türkiye`ye şunu dayatıyor gibi. Hem Rusya hem de Amerika olmaz. Tercihini yapmanın vakti geldi.

Amerika ile ilişkilerin en gergin olduğu anda, Afrin`deki durum da göz önüne alınarak “Şartlar ve milli menfaatlerimiz Esad`la diyalog kurmayı zorunlu kılıyor” gibi sözler, Türkiye`nin “Suriye`nin toprak bütünlüğü” çıkışıyla da uyumlu olarak açıkça zikredilmeye başlanmıştı.

Ancak, her ne değiştiyse aniden beliren “Dip dalga”, yeniden “Katil Esad” metaforuna bürünerek acayip bir çıkış yapmaya başladı. Ne değişti, hangi taşları kim yerinden oynattı meçhul görünse de, Tillerson`un Ankara ziyareti öyle anlaşılıyor ki bazı kesimler için yeni bir dönemin habercisi gibi durmakta.

*          *          *

Ortada duran “Esad faktörü” ise bugünden sonra ayrı bir anlam oluşturacak gibi.

Amerika`nın yeni Suriye projeksiyonu belli. YPG cazibesine ek olarak Esad yönetiminin mümkünse tümüyle, değilse bir miktar daha oyulması…

Bu anlamda Esad, aynı zamanda Rus-İran ekseni ile Amerikan ekseni arasında tercih yapmanın tipik bir sembolüne dönüşmüş durumda.

Türkiye, bu aşamada Esad`la diyalogun kanallarını açarsa Rus-İran ekseninden yana; “Katil Esad” söylemleri kurumsal bir şekilde bir kez daha zirveye oturursa Amerikan ekseninden yana tavır takınmış olacaktır.

Bakalım “Milli menfaatler” hangi yönde şekil alacak?!