Amerika`nın son Ortadoğu yalanları “IŞİD`le Mücadele” üzerine kuruluydu. Şu anda Suriye ve etki alanına dönüşen civar bölgelerde yaşanan sıcak temas ve çatışmalar ise “IŞİD Sonrası” dönemin başlangıcını oluşturuyor.
“IŞİD`le mücadele” dönemi, hedeflerin maskeli halini oluştururken; IŞİD sonrası dönem ise herkesin kendi planlarını açıkça devreye soktuğu ve vekalet mekanizması yerine doğrudan müdahilliğin geçerli olduğu bir dönem özelliğini taşıyor.
Bu dönemde;
Suriye, silahlı gruplara kaptırdığı topraklarının önemli bir bölümünü tekrar ele geçirerek müttefikleriyle birlikte yeniden söz sahibi olmaya doğru ilerliyor.
Amerika, kontrol ettiği YPG vasıtasıyla belli bir bölgeyi “İhya” ederek Suriye rejimine alternatif bir “Devletçik” oluşturmaya doğru gidiyor.
Türkiye, değişik/tartışmalı faktörler etkili olsa da Afrin`e yönelik operasyonla sınır güvenliğini sağlayarak olası bir tampon bölge ile etki alanı oluşturmaya çalışıyor.
Rusya, Suriye yönetimi üzerinde önemli oranda bir etki oluşturarak sahanın etkili aktörlerinden birisi olmaya başlamış durumda.
Bunların yanında gelecekte, ki buna “IŞİD sonrası” dönem diyoruz, bölgesel alanda etki bırakacak farklı bileşenlerden oluşan iki zıt “İttifak” daha bulunuyor: Direniş ekseni ve siyonist ittifak!
Gazze`den Tahran`a uzanan Direniş ittifakı ile siyonizmle dayanışma ittifakı arasında giderek sular ısınıyor ve Suriye sahası bu ısınmanın odak merkezi konumunda bulunuyor.
2013`te Suriye`ye dönük iç kargaşa fitilinin ateşlenmesinde üzeri örtülen temel gerekçe, bugün için açıkça ortaya çıkmış bulunuyor. Tahran-Şam-Beyrut-Gazze`ye uzanan hattın kesilme arzusu, Suriye`yi yıkıma uğratan nedenlerin başında bulunuyordu. Bu, aynı zamanda israil`in güvenlik ve yayılmacı emellerini domine eden kanlı bir politikaydı. Ne var ki binlerce insanın ölümüne, milyonlarca insanın yerlerinden edilmesine ve bir ülkenin yıkımına yol açmış olsa da plan sahiplerinin arzusu gerçekleşmedi.
Haliyle şu an için yıkım politikalarının ana menfaatçisi konumundaki siyonist rejim, oluşan durumdan en çok muzdarip olan, deyim yerindeyse ruhsal bunalıma yakalanan başlıca taraf halinde bulunuyor.
Siyonist rejimin Golan bölgesindeki silahlı gruplara verdiği desteğin yanı sıra 2013`ten beri defalarca Suriye`deki hedeflere hava saldırısı düzenlemesi, bugün yüz yüze kaldığı endişeleri peşinen bertaraf etmeye dönük hamlelerdi, ancak olmadı.
Hafta içerisinde siyonist rejimin Humus yakınlarında bir havaalanını bombalaması ve ilk defa bir uçağının düşürülmesi, tüm çevrelerde yeni bir SAVAŞ ihtimalini uyandırması, herkesin oluşan durumdan haberdar olduğunun en açık göstergesiydi.
Siyonist rejimi endişelendiren ilginç gelişmeler yaşanıyor Suriye sahasında.
Golan bölgesinden oluşan israil sınır hattında Hizbullah ve diğer silahlı grupların ciddi bir tahkimatı söz konusudur. Lübnan`dan sonra ikinci bir cephe hattı ihtimali siyonistlerin en büyük korkusu haline gelmiştir.
İran, tüm imkanlarını Gazze ve Lübnan`da olduğu gibi Golan bölgesinde de yeni bir cephe açtırmak için elinden gelen tüm imkanları seferber etmektedir.
Daha önce Suriye`ye dönük hava saldırılarında israil tüm gerekçelerini atılan roketler, kimyasal silahlar ya da Hizbullah`a giden silah konvoyları iddiaları üzerine inşa ederken, yeni süreçte temel gerekçeleri İran`ın kendi sınırlarındaki manevraları şeklinde değişmiştir.
Önceki yıllarda düzenlenen hava saldırılarında ne Suriye yönetimi ne de Hizbullah sahadaki ağır şartlardan dolayı karşılık verecek durumda değilken, artık sahadaki şartların verdiği avantajlarla israil uçaklarına karşılık verilmeye başlanmıştır. Son uçak düşürme olayı bile bu anlamda israil için önemli bir mesaj olmuştur.
Daha da önemlisi, Direniş ekseni diye tabir edilen bileşenler arasında daha önce genel yardımlaşma dışında fazla bir şey yok iken, şu anda ittifakın tüm bileşenleri bariz bir “Silahlı dayanışma” içerisine girmiş durumdadırlar.
Özellikle Golan üzerinden yeni bir cephe açılması meselesi israil`i çok daha fazla endişelendirmekte en büyük arzusu olarak Suriye sınırı boyunca “TAMPON BÖLGE” oluşturma hayallerine sevk etmektedir.
Elbette bu hayaller için israil yalnız değildir. “Arap ittifakı” ve Amerika bu anlamda israil`le birliktedirler. Ancak son saldırıda uçak düşürülme hadisesi, israil medyasında Amerika`ya dönük hayal kırıklıklarının belirmesine, üstünlüğün Putin`e kaptırıldığı eleştirilerine yol açmıştır.
Her şeye rağmen Suriye sahasında var olan farklı aktörlerin ileride ne tür manevralara yönelecekleri noktasında kimi belirsizlikler yaşanıyor olsa da, Direniş ekseni ile siyonizm arasında muazzam bir kapışmanın yaşanması belirsizliğe yer bırakmayacak şekilde kaçınılmaz olacaktır.
“IŞİD sonrası” dönem, bu kapışmaya gebedir ve taraflar tüm hazırlıklarını bu yönde yapmaktadırlar.