İslam uygarlık ve medeniyetini günümüze taşıyan, İslam`ın parlak günlerinden bize miras kalmış eserlerimiz ne yazık ki gereken ilgiyi görmüyor. İslam`ın şehirlerinde İslam`ın mirası sahipsiz… Özellikle doğu illerinde bu sahipsizlik daha acıklı bir hal alıyor.

İslam medeniyet ve kültüründe önemli yerlere sahip, İslam uygarlığına ev sahipliği yapmış Mardin, Diyarbakır, Hasankeyf, Midyat ve Cizre gibi yerlerde İslam Medeniyetinin parlak günlerini yansıtan birçok eser mevcut. Ama bu yerlerde varlığını sürdürmüş yabancı uygarlıklara ait eserlere gösterilen ilgi ve özen ne yazık ki İslam uygarlığının eserlerine gösterilmiyor. İslam şehirlerinde İslam medeniyetine ait eserler bakımsızlık ve ilgisizlik içindeyken Hıristiyan ve Yahudilere ait manastırlar, kiliseler, havralar ve diğer eserler bizzat devletin katkısıyla mamur ediliyor, turistlerin ilgisini çekecek bir şekle sokuluyor.

Bu acı tabloya bizzat şahit olanlardan dostum Mustazaflar Cemiyeti Batman Şube Başkanı Feyzi Aydın`ın anlattıkları insanı hüzünlendiriyor. Aydın, Batıdan gelen misafirleriyle geçen hafta üç günlük bir gezi yapmış bu şehirlerde. Aydın, hayal kırıklığını şu sözlerle ifade ediyor:“ Diyarbakır, Hasankeyf, Midyat ve Mardin`deki tarihi mekânları gezdik, dolaştık. İslam kültürüne ait eserler sahipsizken, Hıristiyan kültürüne ait eserlerin canlanması içinse her şey yapılıyor.”

“Mardin`de birçok tarihi mekânı ziyaret etme imkânımız oldu. Kasımiye Medresesi, Zinciriye Medresesi, Savurkapı Medresesi, Mardin Ulucami gibi İslam Medeniyetinin önemli eserleri sayılan yerleri ziyaret ettik. Bu eserlerin İslam kültür ve medeniyetinde önemli yerleri var. Özellikle Kasımiye Medresesi…  Yedi asırlık bir tarihe sahip Kasimiye Medresesi İslam uygarlığının en eski üniversitelerinden biridir. İnsanlık büyük bir cehalet ve bağnazlık içinde yüzerken Kasımiye Medresesinde hem dini hem de fenni ilimleri tahsil eden binlerce öğrenci vardı. Bugün bile hala medrese duvarlarında astronomi ve tıp bilimlerine ait simgeler mevcut. Medrese avlusundaki havuzda akan su bile dahiyane bir aklın ürünü. Suyun akışı birçok sembolü içinde barındırıyor. Medresenin mimarisi bile bilimsel bir harika görünümünde.”

“Diğer bir ziyaret ettiğimiz tarihi mekân da Diyarbakır Ulu Cami… İslam`ın beşinci büyük haremi kabul edilen bu muhteşem mimari yapı Diyarbakır`ı fetheden ilk Müslümanlar tarafından yapılmıştır. Bu şaheserin 14 asırlık bir geçmişi bulunmaktadır. Cami her yönüyle bir mimari harika görünümündedir. Günümüzün mimarları bile bu caminin yapılışı konusunda hayret içindedirler. Diyarbakır Ulu Cami İslam kültür ve medeniyetini günümüze taşıyan ender yapılardan biridir.”

“Sahabeler şehri olan Diyarbakır`da Ulu Cami gibi bir şahesere karşı sergilenen ilgisizlik ne yazık ki insanı derinden üzüyor. Camiyi dolaşırken gördüklerimiz İslam medeniyetine ait eserlerin bu ülkede ne kadar sahipsiz olduğunu bize gösterdi. İslami değer ve yaşantıdan uzaklaştığımız gibi İslami eserleri korumaktan da uzaklaşmışız.”

“Kasımiye Medresesinin de bakımsızlık ve ilgisizlikte Diyarbakır Ulu Camiden farkı yok. Başka bir ülkede, mesela Avrupa`da bulunsaydı belki de Turizmin en önemli merkezlerinden biri haline gelecek olan bu medresenin yanındaki meydan ne yazık ki sarhoşların dinlenme ve içki içme mekânı haline gelmiş. Geceleri medresenin yanındaki boş arazide park eden onlarca arabanın içerisinde her türlü rezillik yapılıyor. Medreseyi koruyacak bir bekçi bile yok. Yine gelen ziyaretçilere rehberlik edecek, medreseyi tanıtacak bir görevli de bulunmuyor. Medrese adeta kaderine terk edilmiş.”

“Diğer tarafta özellikle Hıristiyanlara ait tarihi yerleri ve dinlerine ait mekânları da gezdik. Deyrul Zafaran Manastırı, Mor Gabriel Manastırı ve diğer yerleri de dolaştık. Bu manastırlar devletin özel ilgisine muhatap olmuş. Bu manastırların etrafındaki onlarca dönüm arazi devlet tarafından halktan alınıp manastırlara bağışlanmış. Bu arazilerde her çeşit meyve ve sebze, zeytin ağaçları, üzüm bağları yetiştiriliyor. Bu ürünlerden elde edilen gelir bu yapıların hizmetine sunuluyor. Bu manastırlardaki görevliler ziyaretçilerden bağış adı altında yüklü miktarda para da alıyorlar. Bağış yapmayan ziyaretçiler ise içeri alınmıyor.”

Feyzi Aydın kardeşimizin anlattıkları insanı derin derin düşündürüyor. Fazla söze de hacet bırakmıyor.