Rojova`dan, Suriye`nin diğer kentlerinden; Halep, Hama ve Şam`dan ülkemize, özellikle de bölgemize sığınan on binlerce muhacir var. Esad rejiminin zulmünden kaçan bu mazlum kardeşlerimiz bizlere, Müslüman kardeşlerine sığınmışlar. Ülkelerini, işlerini, evlerini, tüm mal ve mülklerini bırakarak… Sadece Esad rejiminin zulmünden değil, diğer grup ve oluşumların da baskıcı politikalarından kaçtıklarını söylüyor bu mazlum ve mahzun kardeşlerimiz.

Onlardan biriyle, Rojova`dan hicret edip Türkiyeli Müslüman Kürt halkına sığınmış bir âlimle tevafuk eseri kısa bir hasbihal yapma imkânı buldum. PKK`nin Suriye kolu PYD`nin zulmünden kaçıp buralara geldiğini söyledi Rojovalı âlim. Türkiye sınırına yakın Amude`de yaşıyormuş. Muhacir olmadan önce Amude`de medrese talebelerine Arapça İslami ilimler konusunda dersler veriyormuş.

Rojovalı âlime neden PYD`den kaçtığını sordum. PYD ile savaşan muhalif gruplardan birine mi mensuptu acaba? Her şeyini, hatta ailesinden bile birçok kimseyi arkasında bırakıp buralara hicret etmiş ve kim bilir belki de zamanının çoğunu yarı aç, yarı tok geçiren Rojovalı âlim buruk bir gülümsemeyle bana baktı. “ PYD`nin zulmüne uğramak için onun muhalifi olmak gerekmez! “ dedi. Sonra sözlerini şöyle sürdürdü, “ PYD, bildiğiniz gibi PKK`nin Suriye`deki uzantısı gibidir. Solcu, laik, kavmiyetçi bir örgüttür. Kendisinden olmayan, kendisine teslim olmayan hiçbir yapıya, oluşuma, hatta kişiye hayat hakkı tanımayan bir örgüt… PYD`lilere göre onlardan olmayan kişi ve oluşumlar haindirler, Kürdistan`ın düşmanıdırlar. Kürdistan`da yaşamaya veya barınmaya hakları yoktur. Bugün Rojova PYD`nin kontrolü altında. Rojova`ya giden yardımların hepsini kendi taraftarları arasında dağıtıyorlar. PYD`li olmayan geniş halk kitlelerinin hepsi de aç, çıplak ve İşsiz. Korkunç savaş ortamında dışarıdan gelen yardımların dışında hiçbir gelirleri de yok. Gelen yardımlara da PYD el koyuyor. Yiyecek, giyecek ve ilaç yardımına… Yardımlardan faydalanamayan geniş halk kitleleri ya onlara boyun eğiyor, onların din düşmanlığına dayalı sapkın ideolojilerine teslim oluyor ya da çareyi komşu ülkelere hicrette buluyorlar. Hicret etmeyenler açlıkla, hastalıkla, çıplaklıkla mücadele etmek zorunda kalıyorlar. Olumsuz hayat şartlarından dolayı her ay yüzlerce çocuk hastalanıyor. Çoğu da ilaçsızlıktan ölüyor. Sadece bunlar değil, PYD`ye teslim olmayanlar özellikle dindarlar, hain ve işbirlikçi ilan edilip soluğu zindanlarda alıyorlar. Evleri, işyerleri kundaklanıp yakılıyor. Suriye`deki iç savaşla hiç alakaları olmayan, ne Esad ne de muhaliflerin tarafında yer almayan halktan on binlerce Rojava`lı mazlum insan şu an Türkiye ve Irak Kürdistanı`na sığınmış durumdalar. PYD`ye boyun eğmedikleri için, İslami değerleri Kürt milliyetçiliğine, laiklik ve Komünizme tercih ettikleri için…”

Rojovalı âlimi daha fazla rahatsız etmek istemedim. O kadar hüzünlü ve perişan bir halet-i ruhiyeyle anlatıyordu ki olup bitenleri… O kadar mahzun bir duruşu vardı ki, sorularımla onu daha fazla üzmek istemedim. Kalbim parçalanarak dinledim onu ve anlattığı her şeye de inandım. Neden inanmayacakmışım ki?

PYD`nin Rojova`da yaptıklarının aynısını PKK burada yapmıyor mu?

PKK de kendisine boyun eğmeyen herkesi Kürdistan haini ve devlet işbirlikçisi ilan etmiyor mu?
Ve güçlü olduğu yerlerde kendisi dışındaki kişilere, oluşumlara saldırmıyor mu, onlara yönelik linç kampanyaları düzenlemiyor mu?

Dernek, parti ve işyerlerine molotoflarla, ses bombalarıyla saldırmıyor mu?

Kişi sözleriyle değil eylemleriyle değerlendirilir. PKK`nin Kürdistan`da yaptıkları söze gerek bırakmıyor.