Ne güzel Müslümanları birbirleriyle savaştırıyorduk. İslam ülkelerine cihat adıyla dayattığımız iç savaşların üzerinden Müslümanları fitne denizlerinde boğup projelerimizi rahatça hayata geçirebiliyorduk. Ama şu Gazze, şu Filistin yok mu bir anda tüm Müslümanları bir araya getirdi. Şii, Sünni, Türk, Kürt, Arap, Fars tüm dincileri birleştirdi. Ama pes etmeyeceğiz.
Biz Batılılarda pes etme adeti yoktur. Yeni fitnelerle, yeni iç savaşlarla Müslümanları parçalamak, kolay lokmalar halinde yutmak için ne gerekiyorsa yapacağız. Mecburuz buna… İslam’ı yenmek zorundayız. Bunun yolu da Müslümanları birbirleriyle savaştırmak ve vahdeti bozmakla olur.
Evet, mücadelemiz İslam’ın kendisiyle… Uygarlığımıza, dünya egemenliğimize, emperyal hedeflerimize tek rakip İslam… İslam’ı mutlaka etkisiz hale getirmeliyiz. Biliyorsunuz uygarlığımız ne yazık ki hasta. Hasta ve yorgun… Taze kana ihtiyacımız var. Sömürebileceğimiz, zenginliklerinden yaralanabileceğimiz yeni ülkelere ve milletlere ihtiyacımız var. Uygarlığımız tüketmekten başka bir işe yaramayan nesiller üretti. Kaynaklarımız kurudu. Sömürebileceğimiz yeni ülke ve milletler bulamazsak bugünkü gücümüzü koruyamayız.
Ayrıca hala zenginliklerinden faydalandığımız, özellikle petrol ve enerji kaynakları bize hayat bahşeden Ortadoğu ülkelerindeki gücümüzü muhafaza etmeliyiz. Lakin Müslümanlar uyandı. Dinlerine sarılmaya başladılar. Ve ne yazık ki İslam bizim için en büyük tehdit haline geldi. Ne yapıp edip İslam’ı ve Müslümanları durdurmalıyız.
Ama nasıl? Ilımlı İslam, dinler arası diyalog, medeniyetler buluşması gibi parlak sloganlarla İslam’ı kontrol altına alma, Hıristiyanlaştırma, etkisiz ve zararsız bir din haline getirme projesine milyonları harcadık. Kontrolümüz altındaki en yetenekli vaiz ve politikacılarımızı, medya patronlarını seferber ettik. Koca bir hiç!
Şiddet İslam’ı projemiz de çökmeye mahkûm. Tekfirci, mezhepçi, bağnaz gruplara yapmadığımız yatırım kalmadı. Şii ve Sünni din büyüğü rolündeki adamlarımıza başkentlerimizde onlarca televizyon kanalı kurdurttuk. Tekfir fetvalarının yayılması için ne lazımsa yaptık. Kendi halklarımıza İslam’ı terörist bir din gösterme uğruna tüm değerlerimizi ayaklar altına aldık. Yine de beyhude… Bu dinin yayılmasını, güçlenmesini önleyemiyoruz. Uygarlığımızın çocukları bile grup grup bu dine koşuyor. Bu din ülkelerimizde her geçen gün daha çok ilgi ve taraftar buluyor.
Yerli piyonlarımızı da devreye soktuk. Müslüman milletlerin arasından çıkmış, onlardan görünen adamlarımızın elleriyle Kürtlerin, Türklerin, Arapların ve diğerlerinin namus duygularını etkisiz hale getirmeye, “Namus toplumsal kâbustur” afişleriyle utanma duygularını yok etmeye çalışıyoruz. Her fırsatta, sanat adı altında onların kutsallarını, mesela çarşaf ve örtülerini aşağılıyoruz. Eşcinselliği gençlerin arasında yaygınlaştırmak için paneller, etkinlikler düzenliyoruz. Müslüman milletlerin tarihi değer, kültür ve medeniyeti adı altında eski putperestlik çağından kalma düşünceleri yaygınlaştırıyoruz. Sanat etkinlikleri, müzik ve sinema günleri bahanesiyle İslam’a ait ne varsa aşağılayıp horluyoruz.
Ama olmuyor… Durduramıyoruz onları… Hele şu Gazze olayı, Aksa Tufanı… Tüm planlarımızı altüst etti. Ne güzel İslam’ı, Müslümanları terörist göstermiş, cihadı korkunç bir öcü diye tanıtmış, iç savaşlarla Müslümanları kanlı bıçaklı düşmanlar haline getirmiştik.
Şu Aksa Tufanı perişan etti bizi… Kimin zalim kimin mazlum olduğu konusunda kendi halklarımızı bile ikna edemiyoruz artık. İslam, kalplerimize kadar uzandı. Vatandaşlarımızı bile Müslüman olmaktan koruyamıyoruz. İslam, bir güneş gibi gözlerimizi kamaştırıyor.
Ama bizde daha nice proje var, tuzak var, fitne planlarımız var. Pes etmeyeceğiz! İleri karakolumuzu, israili ve İslam topraklarındaki çıkarlarımızı korumak için kolları sıvadık yine… Önce Suriye… Şu Suriye’yi tekrar fitnelere boğup direnişe lojistik üs olmaktan çıkaracağız. Sonrasını bekleyin…