İnsanlığın efendisi, yüce yaratıcının sevgilisi Resul-i Ekrem’in sireti şunu ispatlamaktadır ki eğer Müslümanlar ihlas ve samimiyetle kollarını sıvar ve tüm güçleriyle dinlerini yaşayıp yaşatma, imanlarını hayata hâkim kılma çabası içine girerlerse başaramayacakları hiçbir şey yoktur. Ve şartlar ne olursa olsun zafer Müslümanların olacaktır. Yeter ki iman, azim, çaba, fedakârlık olsun…

Müfessirlerin ve hadis ravilerinin bildirdiğine göre, “Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz O, yaptıklarınızı hakkıyla görür (Hud Suresinin 112) ayeti nazil olunca, Resul-i Ekrem, Müslümanlara, “Şemmiru, Şemmiru” yani “kollarınızı sıvayın”, “kollarınızı sıvayın” diye buyurdu.

Bu ayet nazil olduğu zaman, Müslümanlar Mekke Dönemini yaşıyorlardı, Mekke onlar için bir zindan hükmündeydi. Peygamber ve ashabı bir avuçtu ve dünya tüm genişliğine rağmen onlara dar gelmişti. Maddi anlamda, dünyevi anlamda öyle zayıf ve güçsüzdüler ki, sayıca o kadar azdılar ki küfür cephesinin vahşi saldırıları, baskı ve işkenceleri karşısında korumasız ve çaresizdiler. Allah’ın yardımı ne zaman diye gece gündüz Resulullah’a başvuran Müslümanlar düşmanın zulümleri altında adeta cehennemi yaşıyorlardı.

Ama tüm bunlara rağmen, Peygamber, “kollarınızı sıvayın” dedi. Yani tüm iman ve gayretinizle, son nefesinize kadar mücadele edin, çalışın, çabalayın, dedi.

Ve biliyorsunuz ki Resulullah’ın, “kollarınızı sıvayın” dediği yıllar ile Mekke’nin fethi arasındaki dönemde Müslümanlar korkunç musibetlere uğradılar, büyük savaşlar yaşadılar, en azizlerini şehit verdiler, vatanlarından atılıp muhacir oldular; yaşadıkları şehir düşman orduları tarafından muhasara edildi ve yok olmanın eşiğine geldiler, açlıkla pençeleştiler, yokluk girdabı arasında boğulma tehlikesi geçirdiler, suikastlara uğradılar, iç düşmanlarla uğraşmak zorunda kaldılar, arkadan hançerlendiler, ihanete uğradılar, savaş meydanında yalnız bırakıldılar, tüm dünya onlara karşı birleşti…

Lakin kolları sıvamanın, iman ve azmin, Allah’a güvenip meydana atılmanın sonu zaferle neticelendi. Küfür cephesinin kaleleri iman erlerinin karşısında bir bir düştü, Mekke fethedildi, Arabistan Yarımadası İslam Ordularının kollarına teslim oldu, zamanın süper güçleri en acı yenilgileri tadıp Müslümanlara boyun eğmek, teslim bayrağını çekmek zorunda kaldılar.

Bugün İslam ümmeti en zor dönemlerinden birini yaşıyor, dünya ölçeğine vurulduğunda direnen, çaba sarf eden, kolları sıvayan Müslümanlar bir avuç… Direniş Cephesi şimdilik bir devletten ve birkaç örgütten oluşuyor; onların karşısında ise hemen hemen tüm dünya var, tüm dünya devletleri var. Küfür cephesinin imkânları direniş cephesinin imkanlarıyla ölçülemeyecek kadar fazla… Dünyanın egemen güçleri küfür cephesinde birleşmiş durumdalar. Diğer devletler ise ya ihanetten ya korkaklıktan ya da aynı tağuti hedeflere sahip olduklarından küfür cephesiyle iş birliği içindedirler.

Ama zafer, yüce önderleri ve onun ashabı gibi kolları sıvayan, ölümüne mücadele meydanına atılan Müslümanların olacaktır… Direniş Cephesinin olacaktır… Siyonistlerin, arkalarındaki Batılı şeytani güçlerin direniş cephesini yenebilmeleri muhaldir. Siyonistler ve arkalarındaki Batılı katiller sürüsünün, ABD, İngiltere, Almanya, Fransa ve diğer çocuk katillerinin Hamas’ı, İslami Cihad’ı, Hizbullah’ı, Ensarullah’ı, Irak ve Suriye’deki İslami direnişi ve arkalarındaki İran İslam Cumhuriyetini ve inşallah bu mübarek cepheye varlıklarıyla güç katacak diğer İslami Hareketleri, İslami hükümet ve cemaatleri yenmeleri ham bir hayalden öteye geçmeyecektir.

Asla direnişi yenemeyecekler! Direniş karşısında zayıflık ve çaresizliğe düştükçe öfkelerini masum sivillerden, korumasız kadın ve çocuklardan çıkaran bu barbar katiller sürüsü uzak olmayan bir zamanda zelil bir yenilgiye mahkûm olacak ve direnişin cesur evlatları karşısında saklanacak delik arayacaklardır.