Hür Davanın Kadroları bu seçim sürecinde çok iyi bir performans sergilediler. Samimiyetleriyle, içtenlikleriyle, gayretleriyle ilgi ve takdir topladılar. Bir yere kadar bu samimiyet ve gayretlerinin karşılığını da aldılar. Arzuladıkları sayının altında kalmış olsalar da geçen seçimlere oranla oylarını artırdılar. İyi bir damar yakaladılar ve inşallah bu sürecin devamı gelecek. Umutla, sabırla ve her şeyden önemlisi yüce yaratıcının rızasını gözeterek, o rızayı hayatlarının merkezine alarak çabalarını sürdürdükleri takdirde inşallah halkın akın akın onlara geleceği, onları kucaklayacağı günler uzak değildir.
Hür Davanın Kadroları peygamberi bir geleneğin devam ettiricisidirler. Peygamberi bir geleneği miras almış ve bunu sürdürme görevini omuzlarına almışlardır. Peygamberlerin mücadele tarihine bakıldığı zaman insanların, toplulukların, milletlerin kalplerinin dönüşümünün o kadar da kolay olmadığı görülecektir.
Kalplerin dönüşümü, değişimi zaman alır. Büyük gayret, çaba ve sabır gerektirir… Ve tabi ki ihlas… İhlas ve samimiyet her şeyin başıdır. Hedef rıza-i ilahi olunca Müslüman için yenilgi yoktur. Bu mücadelede yenilgi de zaferdir. Çünkü işin sonunda Allah’ın rızası ve sonsuz saadet hayatı vardır. O yüzden ümitsizlik, karamsarlık, gevşeme olmamalı… Hür Davanın Kadroları bu şeylere yabancı olmalı… Aynı ümit, aynı gayret ve aynı coşkuyla kervan yoluna devam etmeli…
Kesinlikle yüce Allah kendi iyi kullarının çabasını zayi etmez… İhlas ve gayrete sabır ve fedakârlık, bedel ödemeyi göze alma katığı eklendiği zaman nice zafer ve başarıların ardı ardına sökün ettiği hakikatine hem insanlık tarihi hem de İslam tarihi şahittir.
İhlas, gayret, fedakârlık ve sabrın nelere kadir olduğuna yakın tarihteki en güzel örnek hiş kuşkusuz Filistin’dir. Filistin topraklarında otuz-kırk yıl önce şu an bölgemizde olduğu gibi güç milliyetçi sol çevrelerin ellerindeydi. Filistin halkının kalpleri onlardan yanaydı. Mübarek Filistin topraklarında Marksist, Leninist FKÖ’nün borusu ötüyordu. Filistin denilince, Filistin direnişi denilince FKÖ ve El Fetih akla geliyordu.
O zamanlar İslami hareket Filistin topraklarında küçük bir kesimi etki alanına alabiliyordu. İslami mücadele halkta ciddi bir karşılık bulmuyordu. HAMAS, İslami Cihat küçük birer örgüt, hareket konumundaydılar.
Ama bu olumsuz hava, Filistin topraklarındaki İslami hareket mensuplarını asla ümitsizliğe düşürmedi. Gayret, çaba, coşku ve samimiyetlerinde hiçbir azalma meydana getirmedi. Allah’ın rızasını ve halklarını madden ve manen özgürleştirme ideallerini amaç edinerek yollarına devam ettiler.
Ve işte Filistin’i görüyoruz! Gazze’deki destansı mücadeleyi ve Filistin halkının İslami direnişe olan bağlılığını görüyoruz. Filistin denilince, Filistin halkı denilince, Gazze, Batı Şeria ve hatta Kudüs denilince artık İslami direniş akla geliyor. İslam akla geliyor. Çünkü Filistin halkının gönülleri, kalpleri İslam’dan yana, İslami hareketten yana müthiş bir dönüşüm gerçekleştirdi. Bir zamanlar Filistin denilince hemen akla gelen ilk şey olan FKÖ, Marksist, Leninist, ırkçı, milliyetçi, Batıcı hareketler artık marjinal birer kambur hükmünde…
Görüyorsunuz işte; tüm batıl dünyanın desteğini arkasına alan tarihin en vahşi terörist oluşumu, altı aydır akla gelebilecek her türlü vahşi katliam ve soykırımı uygulamasına, alçakça yöntemlere başvurmasına rağmen Filistin halkını HAMAS’tan, İslami Cihat’tan koparamıyor. Bu mübarek halkın kalplerini İslami direnişten soğutmayı başaramıyor.
Gazze, Filistin bizim için bir laboratuvar olmalı. Bu mübarek beldeden İslami mücadele adına alacağımız çok şey var.