Yaşanan gelişmeler, Amerika’nın önderliğindeki Batı dünyasının egemenlik çağının kapanmaya başladığı yönünde. Güç Asya’ya doğru kayıyor. En azından Asya’da ve İslam dünyasında ortaya çıkan işaretler bunu gösteriyor.
Asya’da ve İslam dünyasında inisiyatif Batı karşıtı, Batıyla savaş ve mücadele halinde olan devletlerin eline geçiyor. Amerika’nın ve Batının sadık müttefikleri bir bir Amerika’ya sırtlarını dönüyorlar. Amerika’ya rağmen, Amerika’nın düşmanlarıyla iş birliğini geliştiriyorlar.
Bu durumu birkaç örnekle somutlaştırabiliriz. Mesela yakın zamana kadar Amerika’nın en sadık müttefiki konumundaki Suudi Arabistan, Amerika’nın en büyük düşmanı olarak görülen İran ile barış yapmakla kalmadı, çok yönlü iş birliğine de girişti. İran Ordusu Deniz Kuvvetleri Komutanı Amiral Şehram İrani’nin "İran Deniz Kuvvetleri, Suudi Arabistan ve BAE dâhil olmak üzere bölge ülkeleri ile ortak deniz koalisyonu kuracak" açıklamasıyla gündem olan ortak savunma konusunda bile karşılıklı önemli adımlar atılmaya başlandı. Yani daha önce düşman cephelerde yer alan İslam ülkeleri ortak savunmadan bahseder ve somut adımlar atar hale geldiler.
Mesela Türkiye… Bir zamanlar Amerika’nın israil’den sonra en yakın dostu ve müttefiki olan Türkiye, şimdilerde Amerika’nın İslam dünyasındaki çıkarlarına çomak sokan tehlikeli ülke muamelesi görüyor. Türkiye, birçok yerde, özellikle de Ortadoğu’da Amerika’nın düşman ilan ettiği ülkelerle birlikte Amerika’nın karşısında duruyor, ona dur diyor.
Ve Amerika bir türlü bu gidişatı önleyemiyor. İç savaş, askeri darbe teşebbüsleri dahil hiçbir girişiminde başarı sağlayamıyor. Sürekli zayıflıyor, geriliyor, yeniliyor, etkisiz hale geliyor. Ambargoları, tehditleri işe yaramıyor.
Son seçimde de bunu gördük. Amerika’nın önderliğindeki Batı ülkeleri tüm güçleriyle Erdoğan’ın seçilmesini önlemeye çalıştılar. Muhalif kanada her türlü desteği verdiler. Lakin sonuç ortada. Amerika’nın Türkiye’de artık sözü ciddiye alınmıyor.
Kısacası mevcut dünya düzeninin değişmekte olduğuna dair çok ciddi alametler, işaretler var. Yeni bir dünya geliyor. Amerika’nın geri plana itildiği, inzivaya zorlandığı, etkisizleştirildiği bir dünya düzeni. Siyasi gücün, askeri, ekonomik, hatta ilmi ve bilimsel gücün Batı’dan Asya’ya kaymaya başladığı bir dünya düzeni göreceğiz. Asya ilmin, ekonominin, siyasi ve askeri gücün merkezi olacak.
Bu yeni dünya düzeninin en büyük aktörlerinin başında da kesinlikle bazı İslam ülkeleri gelecek. Çin, Rusya ve Hindistan ile birlikte İslam dünyasının parlayan yıldızları Türkiye, İran, Malezya ve Endonezya da yeni dünya düzeninde güçlü bir şekilde söz sahibi olacaklar. Daha sonra da Arabistan, Pakistan, Mısır gibi ülkeler de inşallah büyük oranda güçlenecek ve öze dönüş sürecine girecekler.
İslam dünyasının kaderi olumlu yönde değişiyor. Batının kışkırtmasıyla birbirlerine düşürülüp enerjileri birbirlerini zayıflatmaya yönelik tüketilen İslam ülkeleri kendilerine geliyor. Batının zayıflamasıyla bu bilinç yükselişe geçmiş durumda. İnşallah bu mübarek süreç vahdetle taçlandırılacak.
Türkiye Yüzyılının bu sürece olumlu yönde katkı sağlayacağına dair çok güçlü bir beklenti ve umut var. İnşallah Seyyit Kutup gibi, İmam Humeyni gibi, Üstad Bediüzzaman gibi İslam büyüklerinin, yeni asrın İslam’ın asrı olacağına dair müjdeleri, öngörüleri dünya düzeninin dönüşümü sonrasında gerçekleşmiş olacaktır.