Peygamber Sevdalıları her yıl kasım ayını sahabe ayı olarak kutlayıp bu ayda sahabeyi anlatan bir dizi etkinliğe imza atıyor.  Gerçekten takdire şayan bir proje… Bizim peygamberin seçkin ashabını tanımamız gerekiyor. Piyasada bir sürü sahte kahramanın, sahte rol modelin dolaştığı bu ortamda gençliğin ashabı tanıması lazım.

Özellikle ashabın peygamberimizle olan ilişkisini, gönül bağını iyi öğrenebilirsek peygambere ve onun yüce davasına nasıl bağlanmamız gerektiğini de öğreniriz. Evet, ashabın, seçkin ashabın peygambere büyük bir muhabbeti vardı. Nasıl ki pervaneler ışıkta yok olmaya doğru koşuyorlardı, sahabeler de peygamber sevgisiyle eriyip bütünleşmek istiyorlardı.

Gerçekten Peygamber Aleyhisselamı tanıyan, onunla oturup kalkma şerefine nail olan insanlar ona hemen bağlanıyorlar, bir daha da ayrılmıyorlardı. Onsuz bir yaşam onlara imkansız, anlamsız geliyordu artık. Bu uğurda ailelerini, sevdiklerini, tüm dünyevi kazanımlarını terk etmekte tereddüt göstermiyorlardı.   

Resûlullah’ın dostları ona müthiş derecede bağlıydılar. Tarihte gelip geçmiş hiçbir liderin, kanaat önderinin taraftarları ona böyle bağlanmamış; onu böyle sevmemiştir.

Muhammed Aleyhisselam ashabı, ailesi, eşleri için yaşamın, sevincin, mutluluğun kaynağıydı. Eşleri onu paylaşamıyorlardı aralarında. Onun evinde yaşama imkanı bulan bir kimse; bir adam, bir kadın veya bir çocuk ne pahasına olursa olsun bir daha oradan ayrılmak istemiyordu.

Sahabeler ayına katkı mahiyetinde ben de bugün siz değerli Doğruhaber okuyucuları için Zeyd bin Harise’nin küçük bir çocukken peygamberimize olan büyük sevgi ve bağlılığından bahsetmek istiyorum.

Resûlullah’ın seçkin ashabından Zeyd bin Harise, küçük bir çocukken köle tacirleri tarafından kaçırılmış,  Mekke’ye köle olarak satılmıştı. Müminlerin annesi Haticetül  Kübra daha sonra onu satın almıştı. Mukaddes evlilikten sonra da onu Rasulullah’a hediye etmişti.

Zeyd, Resûlullah’ın gözetimi altında, onun evinde büyüdü. Resûlullah’a tüm kalbiyle bağlandı. Onu kendine baba kabul etti.  Resûl-i Ekrem de Zeyd’i bir baba şefkatiyle seviyordu.

Zeyd bin Harise’nin ailesi, akrabaları her yerde oğullarını arıyordu. Yıllarca bıkmadan, usanmadan onu aramaya devam ettiler. Sonunda Mekke’de, Muhammed Aleyhisselamın evinde olduğunu öğrendiler. Pahalı hediyelerle Mekke’ye vardıklarına Zeyd’in babası Resûlullah’ın huzuruna çıktı. Getirdikleri hediyeleri ona sundu. Sonra :

-Ya Muhammed! diye konuşmaya başladı. Oğlum Zeyd’in senin evinde yaşadığını duydum. Onu senden satın almaya geldim. Özgürlüğünün bedeli ne kadarsa vereceğim.

Resûl-i Kibriya mütebbesim dudaklarla Zeyd’in babasına cevap verdi.

-Hediyelere veya parasal bedele gerek yok. Zeyd’i buraya çağıracağım. Şayet seninle gelmeyi kabul ederse al götür.

Zeyd’in babası bu cevaba çok sevindi Resûlullah’a hayır dualarda bulundu. Zeyd Peygamberin huzuruna varınca babasını hemen tanıdı. Baba ve oğul hasretle, sevgiyle kucaklaştılar. Yıllar sonra gelen kavuşma mutluluğuyla sevinç gözyaşları döktüler .

Zeyd’in babası yavrusuna sımsıkı sarılarak:

-Anan seni görünce ne kadar sevinecek, dedi. Zavallı kadın senin hasretinle yanıp tutuşuyor. Senin yokluğuna bir türlü alışamadı. Yemekten, içmekten kesildi; yataklara düştü.

Peygamber Aleyhisselam yumuşak bir sesle:

-Zeyd dedi! Sen özgürsün. Babanla gitmene engel olacak hiçbir şey yok.

Zeyd birden büyük bir korkuya kapıldı. Küçük yüreği heyecanla çarpmaya başladı. Boynunu mahzunca bükerek konuştu.

-Ben sizden ayrılmak istemiyorum. Babamı ve annemi özledim. Onları seviyorum. Ama sizi daha çok seviyorum. Sizden ayrı yaşayamam. Ne olur beni göndermeyin!

Nasıl sevgi bu Allah’ım! Anayı babayı bile feda eden, gözden çıkaran bu bağlılık, nasıl bir bağlılık?

Babasının tüm ısrarlarına, yalvarmalarına rağmen Zeyd onunla gitmedi. Resûlullah’ı ona tercih etti. Peygamber Aleyhisselam, Zeyd’e özgürlüğünü verdikten sonra onu evlat edindi. Böylece Zeyd, Peygamberin manevi evladı oldu. Zeyd’in babası Peygamberin, evladına yönelik sevgi ve muhabbetine şahit olunca rahatladı, huzurlu bir kalple yurduna döndü. Ertesi yıl hanımını da yanına alarak geri geldi.

Zeyd’in annesi ile babası birkaç senede bir oğullarını görmeye geliyor, onun iyi insanların arasında yaşayıp mutlu olduğunu görünce, onlarda mutlu oluyor ve gözleri arkada kalmadan yurtlarına dönüyorlardı.

Zeyd’in kalbindeki Muhammed aşkı bütün ashabın kalbinde aynı canlılıkla varlık buluyordu. Ashapla Peygamber ilişkisi aşıkla maşuk ilişkisi gibiydi.

Muhammed Aleyisselama duyulan bu sevgi, bu muhabbet mümin  kalpleri coşturmaya hala devam ediyor. Hiçbir bir şeytani güç Muhammed Aleyisselamın muhabbetini insanlığın kalbinden söküp atmayacaktır.

Nice büyük imparatorluk yıkıldı gitti. Dünyayı istila eden nice azgın ordular tarihin karanlığında kayboldu. Dünya halklarına ilahlık taslayan, güç putuna tapınan, debdebe ve ihtişamını ebedi sanan nice imparatorlar, krallar, kayserler, Sezarlar, şahlar ve başkanlar zaman canavarının dişleri arasında unufak oldular. Adları, sanları bile unutuldu. Ama “Muhammed” adı, tarihi ve zamanı hiçe sayarak milyarlarca kalbi aşkla coşturmayı sürdürüyor...