Son yıllarda üst üste darbe alan Batı yıkılma emareleri gösteriyor. Batı, dişleri bir bir sökülmeye başlanan bir canavara benziyor. Her bir dişi söküldükçe daha az korkutucu oluyor. Batı için yıkım süreci başladı. İnşallah bu süreç çok sürmez.
Batıdaki yıkım sürecini hızlandırmak Müslümanlara bağlı bir durum… Müslümanlar güçlenip birlik olurlarsa, Batı uygarlığının ölümü daha çabuk olur. Batı, mukadder olan ölümünü yavaşlatmak ve tek alternatifi olan İslam Medeniyetinin önüne engeller çıkarmak için Müslümanların birlik olmaması, vahdeti sağlamaması için elinden geleni yapıyor. Bunu uzun yıllardır yapmaya çalışıyor. Belki bir asırdır bunun gayreti içinde.
Modern çağda gençliği İslam’a kazandırmada hayati görevler üstlenmiş büyük Müslüman düşünürler, âlimler, aydınlar ve direniş önderleri Batılıların bu hain planlarını görmüş ve ümmetin vahdeti için azami gayret göstermişlerdir. Ne yazık ki günümüzün çoğu âlim ve aydını aynı feraseti göstermede zayıf kalmışlardır. İçlerinde Seyyid Kutup, Mevdudi, Şeyh Mahmut Şeltut, Fethi Şikaki, İmam Humeyni, Hasan El Benna, Üstad Bediüzzaman, Cemaleddin Afgani, Muhammed Abduh, Ayetullah Muhammed Bakır Es Sadr gibi birçok değerli İslam büyüğünün bulunduğu vahdet yanlısı âlim ve aydınların bu konudaki uyarı ve çağrılarından günümüzün âlim, aydın ve davetçi Müslümanlarının feyizlenmesi lazım.
Bu değerli âlimlerden bugün sadece Üstad Bediüzzaman’ın çağrısına yazımda yer vermek istiyorum. Müslümanların vahdetine büyük önem veren âlimlerden biri kuşkusuz Üstad Bediüzzaman’dır. Müslümanların birbirlerine kin ve düşmanlık duymalarının zulüm olduğunu belirten Bediüzzaman şöyle söylüyor: “Ey insafsız adam! Şimdi bak ki, mü’min kardeşine kin ve adâvet ne kadar zulümdür. Çünkü nasıl ki sen âdi, küçük taşları Kâbe’den daha ehemmiyetli ve Cebel-i Uhud’dan daha büyük desen, çirkin bir akılsızlık edersin. Aynen öyle de Kâbe hürmetinde olan iman ve Cebel-i Uhud azametinde olan İslâmiyet gibi çok evsâf-ı İslâmiye muhabbeti ve ittifakı istediği hâlde, mü’mine karşı adâvete sebebiyet veren ve âdi taşlar hükmünde olan bazı kusurâtı iman ve İslâmiyete tercih etmek, o derece insafsızlık ve akılsızlık ve pek büyük bir zulüm olduğunu, aklın varsa anlarsın. Mesela, her ikinizin Hâlıkınız bir, Mâlikiniz bir, Mâbudunuz bir, Râzıkınız bir—bir, bir, bine kadar bir, bir. Hem Peygamberiniz bir, dininiz bir, kıbleniz bir—bir, bir, yüze kadar bir, bir. Bu kadar bir birler vahdet ve tevhidi, vifak ve ittifakı, muhabbet ve uhuvveti iktiza ettiği ve kâinatı ve küreleri birbirine bağlayacak mânevî zincirler bulundukları hâlde, şikak ve nifâka, kin ve adâvete sebebiyet veren örümcek ağı gibi ehemmiyetsiz ve sebatsız şeyleri tercih edip mü’mine karşı hakikî adâvet etmek ve kin bağlamak, ne kadar o rabıta-i vahdete bir hürmetsizlik ve o esbab-ı muhabbete karşı bir istihfaf ve o münasebât-ı uhuvvete karşı ne derece bir zulüm ve i’tisaf olduğunu, kalbin ölmemişse, aklın sönmemişse anlarsın.”
Evet, Batı zayıflıyor, Müslümanların güçlenip Batının bu zaafını iyi değerlendirmeleri lazım. Bunun tek yolu da sahih bir din anlayışı etrafında birleşip Allah’ın ipine sımsıkı sarılmak… Yani bilinç ve vahdet… Müslümanlar bunları yaptıkları taktirde Allah’ın yardımı onlarla olacaktır.