Ülkenin ekonomik durumu ortada… Ahlaki çöküntünün geldiği nokta da ortada… Türkiye halkı ne yazık ki hem ekonomik hem de ahlaki anlamda çok büyük bir kriz yaşıyor. Karar merciinde bulunanların bilinçli veya bilinçsiz, sağduyudan yoksun uygulamaları ise bu ekonomik ve ahlaki krizi, savrulmayı daha da derinleştiriyor, ümit kırıcı boyuta vardırıyor.
Türkiye maddi kalkınma ve refah anlamında sürekli geriliyor. Halkın temel ihtiyaçlarına sürekli gelen zamlar, durmak bilmeyen fiyat artışları yaşam kalitesini iyice düşürdü. İnsanımız en temel ihtiyaçlarını alamaz duruma düştü. Halkın ekseriyeti yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Çarşı pazara giden vatandaşların çoğu evlerine elleri boş dönmek zorunda kalıyor. Et, süt, yoğurt, hatta yumurta gibi temel besin maddeleri artık lüks sayıldığı için çocuklar beslenemiyor. Patates ile soğanın kilosu bile on liranın üstünde.
Sağlıkta da sürekli bir gerileme var. İnsanlar kamu hastanelerinde sıra bulamıyor. Özel hastaneler ise ateş pahası… Eskiden birkaç liraya olan en ucuz ilaçları almak için bile otuz kırk lirayı gözden çıkarmak gerekiyor. Bazı ilaçlar da bulunamıyor.
Halkın çoğunun asgari ücret aldığı, hatta gelirleri asgari ücretin de altında bulunan milyonların bulunduğu bir ülkede; insanların aldığı maaşın yarısının elektrik ve su faturasına gittiği bir ülkede; araba sahiplerinin yakıt masraflarını karşılayamadıkları için arabalarını evlerinin önünde park edip toplu ulaşım araçlarıyla seyahat ettikleri bir ülkede iktidara ne düşer? Sorumlu, halkını düşünen bir iktidarın görevi ne olur?
Elbette sorumluluk sahibi bir iktidar ülkenin zenginlik kaynaklarını, sahip olunan gelir kaynaklarını ülkenin kalkınması ve halkın yoksulluktan kurtulması için harcar. İstihdamı artırmak için fabrikalar açar. Enflasyon ve dışa bağımlılığın önüne geçmeye çalışır, bundan ötürü üretime ağırlık verir. Dışa bağımlı olmadan kendi yağıyla kavrulmaya çalışır. Tarıma, hayvancılığa, çiftçi ve besicilere ciddi destekler verir. İflasın eşiğindeki esnafı ayakta tutmaya çalışır. İsrafa engel olur? Halkın, devletin parasının çarçur edilmesine müsaade etmez.
Peki, iktidar ne yapıyor? Makam araçlarına, ihtiyaç olmadığı halde adım başı yapılan modern kamu binalarına harcanan trilyonlardan bahsetmeyeceğim. Son iki yıldır, bunca yoksulluk ve ekonomik sıkıntılar ortadayken ve dahi sürekli dindar, ahlaklı nesil söylemleri dillerinden düşmezken, sanatsal etkinlikler, kutlamalar, sportif faaliyetler adı altında yetkililerin milyonlar harcayarak halkın inancıyla kavgalı, ahlaki değerlere aykırı programlar yapmaları, müstehcen denilebilecek konserler düzenlemeleri, bu tür etkinlikleri ülke geneline yaymaya çalışmaları ne anlama geliyor acaba?
Yoksa iktidar bu yolla mı dindar gençlik yetiştirecek? Bu tür konser ve etkinlikler yoluyla ekonomik kalkınmayı sağlayıp üretimi artırmayı mı düşünüyorlar? Affınıza sığınarak söylüyorum kız erkek karışık on binlerce genci meydanlarda toplayıp müstehcen kıyafetli kadın şarkıcıların yüz kızartan, günaha ve hayâsızlığa davet eden müstehcen şarkılarının seslendirildiği devasa konserlerle mi Türkiye kalkınacak, bağımsız olma yolunda ilerleyecek?
Doğrusu iktidarın varlık sebebine aykırı, hayat felsefesine de aykırı bu tür konser ve etkinlikleri ısrarla sürdürmesi ve halkın tepkisini de görmezden gelmesi acaba dedirtiyor insana, iktidarı aşan bir durum mu var? Gençliğin İslami dönüşümünü engellemek isteyen büyük güçlerin birer projesi mi bunlar? Hükümeti buna zorlayan ve çaresiz bırakan derin mahfiller mi var? İnsan bunları düşünmeden edemiyor işte!