İşin şakası yok! Siyonist rejim Kudüs’ü Yahudileştirip Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksa’yı yıkma konusunda hem çok kararlı ve hem de çok istekli. İslam dünyasındaki yönetimlerin Siyonist rejimle normalleşme konusunda adeta sıraya girmesi ve israilin bu arzusuna yönelik tepkilerinin samimiyetten uzak, dostlar alış verişte görsün kabilinde olması Siyonist rejimin cesaret, arzu ve umutlarını artırıyor.

Eğer Allah korusun böyle bir musibet gerçekleşirse İslam ümmetinin izzetine, onuruna sadece büyük, korkunç bir darbe vurulmuş olmaz, Müslüman halkların, İslam dünyasının geleceği de büyük bir tehdit altına girer. Üç kutsal kentlerinden biri olan Kudüs’ü, ilk kıbleleri olan Mescid-i Aksa’yı koruyamayan İslam ümmetinin nasıl büyük bir zillet ve umutsuzluğa düşeceğini varın siz düşünün. Onurunu ve umudunu yitirmiş bir ümmet düşmanları karşısında ne yapabilir ki?

Ne korkunç bir şey olur değil mi; Kur’an’ın deyimiyle İslam’a ve Müslümanlara en büyük düşmanlığı yapan Yahudiler, İslam dünyasının efendileri olacak, gerçek sahipleri olacak…  Müslümanların böyle bir dünyada yaşamak zorunda kalmalarının düşüncesi bile tüyler ürpertici!

Gerçekten abartmıyorum; proje korkunç, büyük ve dehşet verici! 11 Eylül saldırıları sonrası dönemin İtalya Cumhurbaşkanının, “Batı uyarlığının geleceği Müslüman dünyanın bir asır daha sömürge kalmasını gerektiriyor” sözünü hatırlayın. Yine dönemin Amerika Başkanının, “Bu bir Haçlı savaşıdır” ve Amerika Dışişleri Bakanı kadının deşifre olan gizli istihbarat raporlarındaki, “Hedefimiz önümüzdeki yıllarda yirmi beş İslam ülkesini bizzat işgal edip kontrolümüzde olacak küçük, sömürge devletçiklere bölmek” sözlerini hatırlayın.

Batı bir asır daha İslam ümmetini sömürge konumunda bırakıp zenginliklerini talan etmek istiyor. Batının bu projede kullanmak istediği en önemli ve tehlikeli araçlardan biri de İslam dünyasının tam göbeğinde, başkenti Kudüs olacak olan büyük bir Yahudi devleti kurmak.

Filistin davası, Kudüs davası bu kadar önemli işte! Mescid-i Aksa imam hatibi Şeyh İkrime Sabri’nin ve diğer Kudüs muhafızı kahramanların tehlikeyi haykıran feryatlarını yabana atmayalım. Bu feryatlar tehlikenin ne kadar yakın olduğuna işarettir. İş işten geçmeden bu feryatlara kulak vermeli ve Kudüs Davasını bir ölüm kalım davası haline getirmeli. Bu aziz davayı ümmetin ana davası bilmeli ve bu davayı omuzlamayı bir avuç cesur, fedakâr, kahraman ama kimsesiz, yalnız Filistinlinin omuzlarına bırakmamalı sadece…

Kudüs Davası ümmetin varlık yokluk davasıdır… Ümmetin özgürlük, bağımsızlık davasıdır… Ümmetin namus ve izzet davasıdır. Kudüs’ün kurtuluşu ümmetin kurtuluşu, Kudüs’ün özgürlüğü ümmetin özgürlüğüdür.

Ayrıca bu dava, Kudüs Davası birçok güzelliği, hayrı, umudu içinde barındıran bir davadır. Eğer İslam ümmeti, İslam dünyası, Müslüman halklar bu davanın etrafında birleşebilirlerse, Allah’ın izniyle bu dava ümmeti önce vahdete, sonra kurtuluşa götürecektir. Kudüs davasında bu potansiyel fazlasıyla mevcuttur ve bu dava daha şimdiden İslam dünyasının birçok rengini, farklı mezhebini, kavim ve oluşumları bir araya getirmeyi başarmış bulunmaktadır.

Bildiğiniz gibi bu cuma Dünya Kudüs Günü! Merhum İmam Humeyni’nin tavsiyesiyle kutlanmaya başlanan ve daha sonra İslam dünyasında yaygın bir şekilde sahiplenilen bu günde İslam ümmeti, dünya Müslümanları birçok ülkede, dünyanın dört bir tarafında Kudüs’e olan sevgi ve bağlılıklarını hep birlikte ilan ediyorlar. Kudüs davasına olan biatlerini yeniliyorlar.

Türkiyeli Müslümanlar da her yıl Kudüs Gününde meydanları doldurup Kudüs’ü yalnız bırakmayacaklarına dair Allah’a söz veriyorlar. Bu yıl da öyle olacak inşallah!

Ancak bu yıl ki Kudüs Günü her zamankinden daha görkemli ve yaygın kutlanmalı… Çünkü Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın varlığı her zamankinden daha çok tehlike altında. Dünya Kudüs Gününde Türkiye’nin doğusundan ve batısından öyle bir ses yükselmeli ki Siyonist rejimi, fitne ve terör merkezi Tel Aviv’i sarsmalı! Siyonist rejimin Kudüs ve Mescid’i Aksa ile ilgili arzuları kursağında kalmalı, hayalleri karabasana dönmeli.

SADULLAH AYDIN