Hazreti Âdem’den bu yana iki yol olagelmiştir; hakkı üstün tutanların yolu ve gücü üstün tutanların yolu.  Hakkı üstün tutanların yolu peygamberlerin yoludur. Gücü üstün tutanların yolu ise Firavunların, Nemrutların yoludur. Tarihte bu iki yolun mensupları arasında birçok defa şiddetli mücadeleler olmuş, bazen hakkın taraftarları, bazen de gücün taraftarları kazanmışlar, iktidar olmuşlardır. Hazreti Davut ve Süleyman’ın kurdukları rabbani devlet, Hazreti Yusuf’un iktidarı dönemindeki Mısır, Medine İslam Devleti, hakkın taraftarlarınca, hakkın yolunu benimseyenlerce kurulmuş yönetimlerdir. Moğol İmparatorluğu, Roma İmparatorluğu, Bizans, Yunan Devleti, Çin İmparatorluğu, gücü üstün tutanların kurdukları devletlerden sadece birkaç tanesidir.

Gücü üstün tutanlar bir yere egemen oldukları zaman, o yere zulüm, fesat, vahşet ve her türlü kötülüğü götürmüşler, insanların, toplumların can, mal ve namus güvenliğini yok etmişler, toplumlara büyük acılar yaşatarak onları mutsuzluğa mahkûm etmişlerdir. Hakkın taraftarları, hakkı üstün tutanlar ise insanlara, toplumlara barış, esenlik, huzur, birlik, adalet, sevgi ve muhabbet götürmüşlerdir. Hakkın taraftarlarınca kurulan devletler adaletin ve barışın, huzur ve mutluluğun kaynağı olmuşlar, toplumlar hakkın taraftarlarınca kurulan devletlerin yönetimi altında insanca yaşamanın ne olduğunu öğrenmişler, dünyalarını da ahiretlerini de mamur etmişlerdir.

Bugün insanlık, dünya halkları, hakkın ve gücün taraftarlarının şiddetli mücadelesine tanık olmaktadır. Dünya iki tercihle karşı karşıyadır. Ya siyonizm ve Amerika’nın önderliğindeki Batı Uygarlığının temsil ettiği gücün taraftarlarına boyun eğecek, teslim olacak, iki asırdan fazladır gördüğü korkunç zulüm, fesat ve her türlü kötülüğe razı olacak; ya da hakkın taraftarlarına destek olup İslam Medeniyetine kucak açacak…

İletişim araçlarının yaygınlaşması, teknolojinin gelişmesi her şeyi aşikâr etmektedir artık. Hiçbir şey gizli kalmamakta, yapılıp edilen her şey ortaya çıkmaktadır. Gücü üstün tutanlarca kurulmuş Batı Uygarlığı kendi gerçek kimliğini, uygulamalarını, yeryüzünde estirdiği terörü, soykırımlarını, vahşi yüzünü gizleyememekte, süslü kavramlarla perdeleyip maskelemek kudretini kendinde bulamamaktadır.

Büyük İslam Şairi Muhammed Akif Ersoy’un tabiriyle tek dişi kalmış bir canavardır Batı Uygarlığı; insanlık adına, ahlak adına, adalet adına, değerler adına, haysiyet ve şeref adına ne varsa öğütmekte, dünyayı korkunç bir yok oluşa sürüklemektedir. Acımasız, merhametsiz, arsız, bencil, ahlaksız, sömürgeci, şehvet düşkünü, çıkarları dışında hiçbir değeri, hiçbir kuralı, yasayı, ahlaki ve dini ilkeyi tanımayan bu vahşi uygarlıktan kurtulmanın zamanı gelmiş, geçmektedir.

İnsanlık, halklar, sadece İslam dünyasının halkları değil, tüm dünya halkları, Avrupa ve Amerika’da yaşayan halklar dâhil, herkes büyük fedakârlıkları göze alarak ve el ele vererek bu barbar uygarlıktan kurtulmalıdır artık.

Bu uygarlık öyle sinsi, yalancı ve sahtekârdır ki bin bir renge bürünerek, bin bir elbise giyerek kendini farklı, yeni bir şeymiş gibi insanlara sunmakta; kendi üretimi olan ideolojileri, kendine bağlı fikir akımlarını kendi rakibi ve alternatifleriymiş gibi kendisinden bıkan, nefret eden halklara sunmaktadır. Böylece kendisinden kurtulduklarını sanan halkları tekrar esareti altına almakta, sömürü ve kölelik çarkını sürdürmektedir.

O kadar çok sahte ideolojiyi piyasaya sürmektedir ki; kurtuluş arayan nesiller bu ideolojilere birer kurtarıcı gibi sarılmakta, bu korkunç uygarlığın tuzağına tekrar düşmektedir.

Amerika’ya yaranmaya çalışanlar, siyonistlerle normalleşme arayışlarına girenler, Avrupa kapılarında bizi de kabul edin dilenciliği yapanlar, NATO’nun gönüllü askerliği görevini üstlenenler, uygarlık ve ilerleme adına Batının değer ve yaşam tarzını halklarına dayatanlar; evet, onlar bilmeliler ki yaptıklarıyla gücün taraftarlığını tercih etmekte, hakkın taraftarlarına düşmanlık yapmaktalar. Peygamberlerin yoluna karşı, Firavunların yolunu savunmaktalar. İslam Medeniyeti ile Batı Uygarlığının savaşında Batı Uygarlığının safında yer almaktalar.