Türkiye’de iki tür kutsal vardır; biri rejimin kutsalları, diğeri ise İslam’ın, Müslüman halkın kutsalları… Rejimin kutsallarına hakaret eden, küfreden yanar. Yasalarla, kanunlarla koruma altına alınmıştır rejimin kutsalları, kutsal kabul ettiği şeyler, değerler, şahsiyetler. Rejimin kutsallarına hakaret eden kişi hemen meslekten ihraç edilir, çoğu defa da hapsi boylar. Alacağı en hafif ceza para cezası olur. Hiç kimse fikir özgürlüğü, düşünce özgürlüğü sloganına sığınıp rejimin kutsallarına küfretmeye cesaret edemez. Hatta bu konuda fikir özgürlüğü kavramı kimsenin aklına bile gelmez. Herkes rejimin kutsallarına hakaret etmenin suç olmasını benimsemiş, kabullenmiştir.
Ama aynı şey İslam’ın, Müslüman halkın kutsalları için geçerli değildir. Örneğin biri Atatürk’e hakaret ederse hemen hapse atılır. Lakin aynı şahıs Allah’a haşa hakaret ederse, Allah inancıyla dalga geçerse hiçbir yaptırımla karşılaşmaz, yaptığı yanına kâr kalır. Çünkü Atatürk kanunla koruma altına alınmışken, Allah’a hakareti cezalandıracak hiçbir kanun ve müeyyide yoktur.
Aşağılık bir akademisyen, hem de sözde İslami eğitim veren bir fakültenin dekan yardımcılığını yapan bir soytarı insanlık tarihinin en iffetli kadınına, en yüce peygamberlerden birinin annesine, bizzat Resul-i Ekrem’in dünya ve ahiret kadınlarının en üstünü ilan ettiği, Allah’ın Kur’an’da kendisinden övgüyle bahsettiği Hazreti Meryem’e haşa zina isnat eder; ama adama en ufak bir yaptırım uygulanmaz. Bırakın hapse atılmayı, söz konusu soytarı meslekten bile ihraç edilmez. Hazreti Meryem’e zina isnat eden adam müftü yetiştiren bir fakültenin başında kalmaya devam eder.
Yine bir sanatçı paçavrası her hangi bir yaptırımla karşılaşmayacağının rahatlığı içinde sanat adı altında İslam’ın yüce peygamberi, insanlığın babası, Kur’an’ın şahitliğiyle ilk âlim, ilk bilge, bilginin ilk kaynağı, meleklerin bile kendisine secde ettiği Hazret Âdem’i ve onun mukaddes eşi Hazreti Havva’yı cahillikle suçlar. Halktan gelen yoğun tepkiye bile aldırmaz, özür dilemek aklından bile geçmez.
Öte taraftan halk düşmanlığıyla meşhur olmuş bir partinin milletvekili, üst düzey yetkilisi Kur’an öğrenen masum çocukları aşağılar, bu çocuklara Allah’ın kelamını öğreten insanları yobazlıkla suçlar. Aynı yaşlardaki çocukların yarı çıplak bir şekilde ahlaksızlığa alet edilip bale adı altında büyüklerin önünde dans ettirilmeleri, heykellerin önünde secdeye kapanmaya teşvik edilmeleri övgü alırken, yaşıtlarının yaratıcılarının kelamını öğrenmeleri gericilik ilan edilir.
Bu ülkede bu hep böyle devam eder. Her fırsatta, çeşitli bahanelerle birileri İslam’ın kutsallarına küfreder, Müslümanları aşağılar, dini duygularını rencide eder ve çoğu defa bunu kameraların karşısında, gazete sayfalarında, sosyal medyada milyonların göreceği, duyacağı, okuyacağı bir şekilde yapar. Dindar olduklarını söyleyen muktedirler dâhil, inançlı insanlar bir müddet öfkelenir, bağırır, çağırır, sonra da her şey unutulur, yeni bir hakarete, aşağılamaya kadar.
Bu kahredici durum ne zamana kadar devam edecek acaba? Müslümanların onurunu, haysiyetini, izzetini, kutsallarını ayaklar altına alan bu çirkefliğe dur denilmeyecek mi? İslam’a hakaret, Müslümanları aşağılamak bu kadar ucuz mu olmalı?
Kendilerini rejimin sahibi, bekçisi gören kesimlere bir sözümüz yok. Ama halkın oylarıyla iktidara gelmiş, halkın temsilcileri olmaları gereken ve yirmi yıldır iktidarda olan Ak Parti kadrolarına söyleyeceğimiz çok şey var. Ne zaman bu iğrençliğe dur diyeceksiniz? Halkın kutsallarına, dini değerlerine saygıyı sağlayacak yasa teklifini, kanun teklifini ne zaman meclise getireceksiniz? Halk sizi saraylarda keyif çatmanız, ihaleler peşinde koşmanız için mi iktidara getirip umut bağladı?
Yoksa bizim buna gücümüz yok mu diyorsunuz? Sayın Erdoğan’a çirkin hakaretlerde bulunan bir gazeteciyi aynı gün hapse gönderebilen sizler, buna inanacağımızı beklemeyin sakın! Daha fırsatınız varken oylarıyla seçildiğiniz halkınıza, onların değerlerine sahip çıkın artık. Yoksa seçim zamanı karşılarına çıkıp onlardan oy istemeye yüzünüz olmaz.