Müslüman Afgan halkının, Afganistan halkının özgürlük ve bağımsızlık için, huzur ve kalkınma için birlikten, vahdetten başka çaresi yok. Dış güçlerin istilası ile geçen elli yıllık Afganistan tarihi Afganların kurtuluş yolunun ülkedeki tüm etnik ve mezhebi yapıların birlik içinde hareket etmekten geçtiğini gösterdi bize. Ne Sünniler, ne Şiiler, ne Peştunlar, ne Tacikler, ne Hazaralar ve ne de diğerleri, hiç biri tek başına Afganistan’ı düze çıkaramaz, Afganistan’ı emperyalist güçlerin tahakküm ve saldırılarından koruyamaz. Güçlü bir Afganistan, bağımsız bir Afganistan, kalkınmış bir Afganistan, izzet sahibi bir Afganistan tüm Afgan halkının destek verdiği, sırt verdiği, katkıda bulunduğu bir hükümetle sağlanabilir ancak.

Irak’ın da kurtuluş yolu ittihattır, uhuvvettir. Yarım asra yakındır başta Amerika olmak üzere şeytani güçlerin saldırı, tahakküm ve talanı altında bulunan, zenginlikleri yağmalanan Müslüman Irak tüm renkleri, tüm mezhepleri, tüm kavimleri ile birlikte emperyalistlere karşı durmazsa en az bir elli yıl daha zulüm ve sömürü cehennemi içinde kıvranmaya devam edecek. Müslüman Irak halkının vahdetten başka çaresi yok. Müslüman Irak halkı şeytani güçlerin tuzaklarını boşa çıkarıp özgürlük ve bağımsızlık yolunda ilerlemek istiyorsa mezhebi ve kavmi bağnazlığı bir kenara bırakıp güç birliğine gitmek zorunda.

Ve Suriye; Amerika’nın, Rusya’nın, Avrupa’nın ve diğer alçak akbabaların üzerine üşüşüp halkını soykırımdan geçirdiği, zenginliklerini talan ettiği, bin bir fitne ve alçakça hilelerle parçalayıp yutmaya çalıştığı Suriye… Tüm taraflar, düşmanın alçakça hilesi olan iç savaşı bir an önce bırakıp insaf, adalet ve insanca bir barışı hayata geçirmedikleri müddetçe acılardan kurtulamayacak olan Suriye… Suriye için de tek yol iç barış, karşılıklı anlayış, birlik, vahdet ve adalettir. Yirmi yıla yakındır süren iç savaş şunu gösterdi ki kurtuluşun, emperyalistlerden kurtuluşun yolu Suriye’deki tüm tarafların adil bir barışı sağlamalarıdır. İç savaş, karşılıklı nefret, tahammülsüzlük, mezhepçilik, ırkçılık, bağnazlık, tarafların haklarını yok saymak asla kurtuluşu getirmeyecek. Parçalanmışlık, karşılıklı nefret ve düşmanlık Suriye’yi emperyalist saldırganlığa açık hale getirecek. Başta İran ve Türkiye olmak üzere tüm Müslüman ülkeler Suriye halkının huzur ve kurtuluşu, insanca yaşamalarının temini ve iradelerine saygı çerçevesinde sağlanacak bir barışın bir an önce hayata geçirilmesi için çaba göstermeliler. Yine başta Rusya ve Amerika olmak üzere İslam düşmanı, İslam ümmetinin düşmanı tüm emperyalist güçlerin Suriye’den kovulması, ellerinin Suriye’den kesilmesi için birlikte hareket etmeliler.

Büyük acılar yaşayan Müslüman Yemen halkı da Şii’siyle, Sünni’siyle, Husi’siyle,  İhvan’ıyla ve diğer kesimleriyle, hiçbir güce dayanmadan, hiçbir güçten umut beklemeden birlik olmak zorundadır. Mazlum Yemen’in, mazlum Yemen halkının, dramları yürek yakan Yemenli kadın ve çocukların kurtuluşu Müslüman Yemen halkının vahdetiyle mümkündür ancak. Büyük şeytan Amerika ve yerli uşaklarına karşı birlikte mücadele verdikleri takdirde kurtuluş ve özgürlüğe kavuşacaktır Yemen… Yemen’deki hiçbir kesim, hiçbir kavim, hiçbir hareket, hiçbir mezhep tek başına Yemen’e kurtuluş, huzur ve barışı getiremez. Yemen’in kurtuluşu Müslüman Yemen halkının elindedir. Kurtuluşa giden yol onların vahdetinden geçecek.

Filistin, Libya, Sudan, Keşmir, Bosna, Bahreyn ve diğer tüm sorunlu İslam toprakları; zalim güçlerin saldırı, işgal ve tahakkümü altındaki tüm Müslüman halklar; özgürlük ve adaleti, huzur ve kurtuluşu İslam ümmetinin vahdeti sayesinde elde edebilir ancak. İran’ın, Türkiye’nin, Pakistan’ın ve tüm İslam ülkelerinin, bütün Müslüman halkların, bütün İslam mezheplerinin birbirlerini ötekileştirme, birbirlerine düşmanlık yapma, ayrı gayrı hareket etme lüksleri, hakları yoktur. Barbar Batılıların ve diğer zorba güçlerin istila tehdidi altında olan İslam ümmetinin tüm renkleri, kavimleri, mezhepleri ile vahdet içinde direnmekten başka çareleri yoktur. Ne Türkiye’nin ve ne de başka bir İslam ülkesinin tek başına bu istilaya karşı durma imkânı yok çünkü.