Camiamızın İslami mücadelede partisel metoda da başvurmaya karar vermesi, İslami ve insani kazanımlar konusunda parti yöntemini benimsemesi mağdur ve mazlum halkımızda derin bir heyecan, canlılık ve ümit uyandırmışa benziyor. Aynı heyecan ve ümidi dini endişe sahibi şahsiyetlerde de müşahede ettim.

Ancak az da olsa bazı kardeşlerimiz bu konuda uyarı ve eleştirilerde bulunuyorlar. Özellikle tevhidi düşünceye sahip kimi kardeşlerimiz partisel mücadelenin bizi yozlaştıracağından korkuyorlar. Onlara göre partisel mücadele İslami değil ve bu yönteme başvuran İslami hareketler zamanla dünyevileşiyorlar.

Bu tespit bir dereceye kadar doğru olabilir. Lakin bizim camiamız için değil. Köklü bir İslami geçmişi olmayan, dindarlıkları yüzeysel kalmış, partisel mücadeleyi tek yöntem olarak benimsemiş, davaları uğruna hiç bedel ödememiş, az bir baskı veya dünyevi kazanım karşısında hemen yelkenleri indirmiş, mevcut sistemin rengine bürünmüş kesimler için geçerlidir bu tespit…

Partisel mücadelenin meşruluğu konusunu tartışmaya açmayacağım. Çünkü bayatlamış bir tartışmadır bu. Günümüzün mücadeleci âlimleri bu meseleye yeterince açıklık getirmişlerdir. Bugün İslam dünyasındaki İslami cemaatlerin çoğu partisel metottan faydalanmışlar ve faydalanmaya devam etmektedirler. Lübnan Hizbullah`ının, Hamas`ın, Pakistan`daki Cemaat-i İslami`nin, Mısır`daki İhvan-ı Müslimin`in, Tunus`daki En-Nahda hareketinin İslamilikleri konusunda hiç kimsenin şüphesi yoktur. Bu cemaatlerin hepsi de partisel yöntemden faydalanıyorlar.

Hatta İran İslam Devriminin temelinde partisel mücadelenin de ciddi bir katkısı vardır. Devrimden önce Ayetullah Kaşani ve Ayetullah Meclisi`nin İran parlamentosundaki mücadeleleri dillere destandır. Ayetullah Meclisi ve Ayetullah Kaşani, parlamentodaki taraftarlarıyla birlikte birçok İslam karşıtı kanunun çıkarılmasına mani olmuş; İran halkının İslami taleplerinin tercümanı olmuşlardır.

Ben partisel mücadelenin camiamızı saptıracağına, dünyevileştireceğine inanmıyorum. Dostlarımız rahat olsunlar. Camiamızın samimiyetinden, ihlâsından kuşku duymasınlar. Bu camianın fertleri öyle insanlardır ki İslam`ın bir hakikati için bin canları olsa feda etmekten çekinmezler. Onların derdi davalarıdır. Zihinleri hep davalarıyla meşguldür. ‘` Ne yapalım, ne edelim de Türkiye`nin Müslüman halkına daha İslami, daha insani, daha ahlaki bir hayat yaşatalım?`` diye çırpınırlar. Bu uğurda başlarına binlerce bela ve musibetler geldi. Kimi zaman dünya tüm genişliğine rağmen onlara zindan edildi. Korkunç karalamalarla, linç kampanyalarıyla karşılaştılar. Ama asla imanlarından taviz vermediler. ‘` Ah davamız!`` sözünden başka bir şey çıkmadı ağızlarından.

Aziz dostum, ilmiyle amil, peygamberin varisi lakabını hak etmiş merhum Abdulcelil Candan Hocam bana başından geçen bir olayı şöyle anlatmıştı:

“ Biliyorsun ben Van İlahiyatta eğitim görevlisiyim. Bütün bir kışım orda geçer. Van`ın kışları çok serttir. Bazen eksi on-on beş dereceyi bulur. Kar, tipi, don eksik olmaz.

- Hocam, derneğimizde her hafta yatsı namazından sonra sohbet düzenliyoruz. Bu haftaki sohbetimizde sizden feyizlenmek istiyoruz. Gelebilir misiniz?

Gerçi ara sıra o kardeşlerin etkinliklerine, dernek sohbetlerine katılımda bulunuyordum. Ama dondurucu bir kış gününde, karanlıkta, sokaklarda yürümenin nerdeyse mümkün olmadığı, her tarafın kar ve buzla donduğu bir saatte sohbete gitmek bana zor geldi. Yine de kabul ettim.

Sohbete katılımın çok az olacağını düşünüyordum. Kara kışta, dondurucu soğukta kim gelirdi ki sohbete? Gidip gitmeme konusunda kararsızdım. Bunca sıkıntıyı göze alıp gittikten sonra boş bir salona konuşmak… Lakin söz vermiştim. Bismillah deyip yola düştüm.

Derneğin kapısından içeri girdiğim zaman şaşkınlıktan bir müddet durakladım. Derneğin tüm odaları tıklım tıklım doluydu. Küçük çocuklar, aksakallı yaşlı adamlar bile vardı. Çoğu yoksul olan bu insanlar kar dememişler, don dememişler, karanlık dememişler, belki de yayan uzak mahallelerden buraya akın etmişlerdi.

O günü hiç unutmam. Hala hatırladığımda gözlerim dolar. O insanların iman ve samimiyetleri bende hayranlık uyandırır…``
Merhum Abdulcelil Candan Hocam bana bu olayı anlattıktan sonra:

- Ben bu camiadan çok umutluyum! Demeyi de unutmamıştı. Ne kadar ihlâslı, imanlı insan varsa bir araya gelip toplanmışlar. Bu mazlum halk için bir şeyler yapılacaksa ancak bunlar yapar. Ben bu insanlardan, bu camiadan çok umutluyum!``

İslami kesimlere mensup kardeşlerimiz bizleri Ak partinin veya başka partilerin devamı ya da rakibi görmemelidirler. Hüda-Par Müslümanlar için bir şanstır, bir fırsattır. İlgileriyle ve destekleriyle bu fırsata katkıda bulunmalıdırlar. Türkiye`nin İslami geleceği için HÜDA-PAR`ın bir dönüm noktası olduğunu anlamakta gecikmemeliler. Selam ve dua ile…