Müslüman ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de bir asra yakındır laiklik tartışması olagelmiştir. İslam dünyasının Batı hâkimiyetine girmesinden bu yana laiklik tartışması hiç bitmemiş, canlılığını korumuştur.
Bazı Müslüman aydınların, kültürlü İslamcıların Türkiye’ye özgü laikliğe getirdiği en yaygın eleştirilerden biri laikliğin yanlış uygulandığı eleştirisidir. Bunlara göre gerçek laiklik din düşmanlığı veya dinsizlik değildir. Laiklik din işleri ile devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır. Din devlete karışmayacak, devlet de dine karışmayacak. Din ve devlet iki bağımsız kurum olarak varlıklarını sürdürecek. Birbirlerine yönelik birer baskı aracı olmayacak. Gerçek laiklik, Batı tipi laiklik budur.
Laikliğin anavatanı Batıdır ve Batılı olma iddiasındaki Türkiyeli laiklikler Batı tipi laikliğe dönmek zorundadır. Laiklik Batıda başarıyla uygulanmakta, din özgürlüğü için bir garanti görevi görmektedir. Laiklik Batıda devlet ile din arasında hiçbir zaman bir düşmanlık, bir husumet meydana getirmemiş, aksine bu iki kurumun birbirlerine saygılı olmalarını öğretmiştir.
Peki, bu dindar aydınlar, kültürlü İslamcılar haklı mı? Ülkemizde ve İslam dünyasında Batı tipi bir laikliğin uygulanması mümkün mü? Böyle bir laiklik İslam dini ile Batıcı, laik devleti barıştıracak mı? Din özgürlüğü sağlayacak mı? Laikler ile dindarlar, İslamcılar arasında barış ve uyumu sağlayacak mı? Sorunları çözecek mi? Laiklik tartışmalarını bitirecek mi?
Kuşkusuz hayır! Kesinlikle hayır! İslam’ı benimsemiş toplumlarda Batı tipi de olsa laiklik ile dinin barışması kesinlikle mümkün değil! Batı tipi laikliğin uygulanması bir ütopyadan öteye geçmez. Mustafa Kemal ve diğer Batıcı liderler bunu bildikleri için kendilerine özgü bir laiklik söylemi geliştirmişler, adı laiklik olan ama laiklikle zerre kadar alakası olmayan bir ideoloji ile Türkiye’ye hükmetmişlerdir. Kendilerine özgü sözde laiklikle İslam’ı, İslami yaşantıyı kontrol altına almışlar, laikliği dindarları sindirmek için etkili bir araç haline getirmişlerdir.
Neden Batı tipi de olsa laiklik ile İslam’ın barışması mümkün olmaz? Çünkü İslam’ın varlığı laikliğin yokluğu demektir. Laikliğin varlığı İslam’ın yokluğu demektir. Biri gündüz ise öbürü gecedir. Biri aydınlıksa öbürü karanlıktır. Aynı anda ikisinin bir arada olması mümkün mü?
Peki, Batıda bu nasıl başarılmış diyebilirsiniz. Evet, Batıda çok başarılı bir laiklik uygulaması var. Batıda dinin de dindarların da laiklikle bir sorunu yok. Batı toplumlarının kabul ettiği dinler, özellikle de Hıristiyanlık laiklikle hiçbir sorun yaşamıyor. Çünkü Hıristiyanlığın siyasi hiçbir talebi yok. Toplumu yönetmek, hayatı tanzim etmek, egemenlik kurmak, kanun koymak gibi bir iddiası yok. Muharref, saptırılmış, insanların elleriyle ilahi bir din olmaktan beşeri bir dine dönüştürülmüş Hıristiyanlık, devleti, toplumu yönetmeye talip değil. Basit birkaç ibadet, basit birkaç ahlaki öğretiden öteye geçmeyen bir din Hıristiyanlık. Böyle olunca onu devlet işlerinden uzaklaştıran laiklikle neden sorunu olsun ki?
Peki, İslam böyle mi? İslam’ın kutsal kitabı, İslam’ın peygamberi devlet işlerinden uzak durmayı, toplumun hayatına karışmamayı kabul ediyor mu? Açın Kur’an’ı, açın hadis kitaplarını; yüzlerce ayet, binlerce hadis devlet yönetimiyle alakalı emir ve kanunlarla alakalı… İslam kendisi dışında hiçbir otoriteyi, hiçbir ideolojiyi kabul etmiyor. Kendi vazettiği sistemin, yaşam tarzının, hukukun dışındaki diğer ideoloji, sistem ve yaşam tarzlarını batıl kabul ediyor.
Böyle bir durumda İslam ile laiklik nasıl barışacak? Ya İslam’ı İslam olmaktan çıkaracak, adı İslam olan uyduruk bir din icat edecek, o şekilde adı İslam olan uyduruk dini laiklik ile barıştıracak ya da bu hayali iddianızdan vazgeçeceksiniz.
Ha, şunu da unutmadan söyleyeyim, laiklik gidince din devleti gelecek diye bir şey yok. Fransa ve birkaç küçük, kıytırık devlet hariç Batılı devletlerin hiç birinin anayasasında laiklik ilkesi yok. Devlet işlerinde laiklik uygulanıyor ama anayasalarında böyle bir zorunluluk yok. Batı tipi Demokrasi de bunu gerektiriyor zaten. Eğer ülkemizdeki Batıcılar gerçekten Batılı değerlere, Demokrasiye inanıyorlarsa, Demokrasi bir maske değilse, laiklik ilkesinin anayasal korumaya alınması inadından vazgeçmeleri lazım. Çünkü Demokrasilerde önemli olan halkın iradesi ve tercihidir. Demokraside Şeriat yanlılarının da, Komünistlerin de parti kurma hakları vardır. Halk ne istiyorsa o…
Ama dediğim gibi ülkemizde laiklik de, Demokrasi de kendi şahsına münhasırdır. Dinin önünü kesmek, dini toplumsal hayattan uzaklaştırmak için kullanılan birer maskedir laiklik de, Demokrasi de…