Siyonist çetenin terör elebaşları gerçekten çılgınlaştı. Bu çılgınlıkla birlikte tatlı hayaller de görmeye başladılar. Direniş cephesinin stratejik sabrı onları bu hayallere sevk etmiş anlaşılan. O kadar agresif ve çılgınca davranıyorlar ki hızla yuvarlandıkları yokluk çukurunu göremiyorlar. Aşırı güvenleri ve iğrenç kibirleri hakikatlerle gözleri arasında perde oluyor.

Oysa bu terörist çete tarihinin en zayıf, kof ve çürük dönemini yaşıyor. Belki de bunun farkındalar, akıl almaz şımarıklık ve saldırganlıkları bu yüzden. Yoksa İslam dünyasının tam ortasında küçük bir adacık gibi duran bu çete İslam ümmetinin öfkesinin onları yutacağı endişesine kapılmadan ümmetin acılarıyla bu kadar alay etmez, bayram yapmazlardı. İnsanlıktan nasibini almamış, bu insan görünümlü hayvanlar binlerce masum sivilin ölümü ve yaralanması, yüz binlercesinin evsiz kalması ile sonuçlanan büyük felaketleri şölen tadında seyrettiklerini açıklamazlardı. Belki de yaşadıkları panik hali onları akıldan yoksun bırakmıştır. Büyük ihtimalle de böyledir.

Siyonist çete gücünün zirvesindeyken, MOSSAD adlı terörist casusluk şebekesi ile dünya halklarının kalplerine korku salmışken, mazlum halklar bu çürük çetenin yenilmezlik efsanesine inandırılmışken bile yapamadığı, yapmaya güç yetiremediği hayallerini bugün gerçekleştireceğini sanıyor. 

Evet, bir zamanlar bu çetenin karşısında duracak kimse yok gibiydi. İslam’ın mücadeleci evlatları ortalıkta görünmüyordu. Filistin’i savunma görevi sözde direnişçi laik güçlerin kontrolündeydi. FKÖ, El Fetih gibi ulusalcı, laik, milliyetçi, Batı hayranı örgütler, yapılar kurtuluş hareketleri olarak kabul ettirilmişti haklara. Siyonist çete bu zavallı örgütlerle kurdun kuzuyla oynaması gibi oynuyor, onları aşağılıyor, zillete düşürüyor, çoğu defa uzlaşma ve teslimiyete ikna ediyordu. Hatta durum öyle bir noktaya gelmişti ki sözde bu direnişçi kesimler kendi halklarını Siyonist çeteyle barışma ve teslim olma misyonunu üstlenmişlerdi.

O dönem Arap âlemine egemen olan laik, nasyonalist, Baasçı, Nasırcı, Sosyalist rejimler ise zavallı birer Amerika ve Batı kuklasıydılar. Halklarına düşman bu satılmış yönetimlerin efendileri olan Amerika’nın şımarık çocuğu Siyonist çeteyle gerçek alamda mücadele etmeleri zaten beklenemezdi.

Siyonist çete o zamanlarda bile dile getirmekten çekindiği hayallerini şimdi ahmakça dile getirmekten çekinmiyor. Neymiş, başkenti Kudüs olan büyük israil devletini kuracakmış. Ramallah’ı ve hatta Gazze’yi bile ilhak edecekmiş. Tüm Filistin topraklarında yaşayan Müslümanları Ürdün, Lübnan ve hatta Mısır’a sürecekmiş, miş, miş, miş…

Siyonist çete bu tatlı hayalleri kurarken neye güveniyor acaba? Hızla çöküşe doğru giden, toplumsal ve ekonomik olarak iflasın eşiğinde bulunan, İslam topraklarındaki günleri sayılı olan büyük şeytan Amerika’ya mı? Kendi ülkelerini bile yönetip korumaktan aciz, zavallı, korkak, dünyaperest, halklarına karşı rejimlerini korumak için ülkelerini birer hapishaneye çevirmiş olan çürük Körfez Krallıklarına mı? Kime?

Siyonist çete etrafının direniş cephesiyle çepeçevre sarıldığını görmüyor mu? Kesinlikle görüyor… Filistin davasının mücadelesini üstlenmiş İslam’ın yiğit evlatlarının korkak, uzlaşmacı FKÖ ve benzeri laik örgüt mensuplarına hiç benzemediklerini de görüyor. HAMAS’ın, İslami Cihad’ın, Hizbullah’ın ve onları destekleyen İslami güçlerin her geçen gün Kudüs’ü, Filistin’i kurtarma ideallerine bir adım daha yaklaştığını hissediyor ve görüyor. Şımarıklığı, paniği, agresifliği bu yüzden. Böyle yaparak Amerika’yı kendi savaşının içine çekeceğini ve yok olmaktan kurtulacağını, hatta hayallerine kavuşacağını sanıyor.

HAMAS’ın şerefli lideri, Kudüs davası savaşçılarının korkusuz önderi İsmail Heniyye’nin ilan ettiği gibi, direniş güçleri sadece direnişe, savaşa ve şehadete inanıyor. Ve hiçbir şey onları bu yoldan alıkoyamayacak. Direnişin kahraman evlatları Siyonist çetenin tatlı rüyalarını kesinlikle kâbusa çevirecek. Büyük şeytan Amerika, gerici Avrupa ülkeleri, satılık körfez krallıkları, satılık diktatörler bu büyük savaşta kaybetmeye mahkûm terörist çetenin safında yer tutarlarsa eğer onlar da İslam ümmetinin şiddetli tokadından nasiplerini alacak ve zillet çukuruna düşmekten kurtulamayacaklar.