Dünya Müslümanları Nijerya`dan Endonezya`ya, Türkiye Kürdistan`ından Tahran`a, Mısır ve Sudan`dan Türki Cumhuriyetlere kadar her yerde sokaklara, meydanlara döküldüler, Amerika ve İsrail`i protesto ettiler. Gösteriler Batı başkentlerine kadar sıçradı. Birçok Müslüman tutuklandı. Bazıları da şehit oldu.

Ama Amerika geri adım atmadı. Hatta kendine yeni müttefikler edindi, küstahlığını daha da artırdı. Fikir özgürlüğü maskesi altında Müslümanların Peygamberine, diğer kutsallarına yönelik iğrenç saldırıları koruyup desteklemeyi sürdürdü. Başta Fransa olmak üzere Batılı ülkeler Amerika`nın bu tavrını desteklediler; yayın organlarında küstah karikatürler yayınlayarak, büyük sinema salonlarında o alçak filmin özel gösterimlerini yaparak Amerika`yla aynı safta olduklarını ilan ettiler.

Neden? Neden Amerika ve Batı Müslüman halkların öfke ve tepkilerine aldırmıyor? İki milyar Müslüman`ın inançlarına saldırmakta, kutsallarını aşağılamakta bir beis görmüyor? Batılı liderler Müslümanlarla dalga geçer gibi açıklamalar yapıyor? Neden?

Çünkü Osmanlının yıkılışıyla İslam ümmeti çobansız kaldı. Başsız kaldı. İslam dünyası savaşın galibi Batılılar tarafından yüzlerce parçaya bölündü ve bu parçacıklar üzerinde Batının çıkarlarına hizmet eden, Hıristiyan-Pagan Batı kültürünün misyonerliğini yapan, halklarına yabancı, halklarına düşman, halklarının dinine düşman kukla yönetimler kuruldu. Ve bu kukla yönetimler hala devam ediyor. Yani Müslümanlar sahipsiz, Müslümanlar kimsesiz, Müslümanlar yalnız; arkasız ve desteksiz… İslami İran`ın dışında( ki o da İsrail ile Amerika`nın ölümcül tehditleriyle karşı karşıya ve her an onlarla korkunç bir savaşa tutuşabilir; belki de ümmetin kaderini belirleyecek bir savaşa…) Müslümanları temsil eden bir yönetim yok. Müslümanların kutsallarını korumak için elini taşın altına koyacak, bedel ödemeyi göze alacak bir güç yok. Arap baharıyla beraber yeşeren ümitlerimin en güçlü şekilde devam ettiğini, özellikle Mısır`dan, İhvan yönetiminden umutlu olduğumu da burada belirtmeliyim…

O zaman ne yapmalıyız? Madem yalnızız ve bizden başka dostumuz yok, bu hayasız akınları nasıl göğüslemeli ve durdurmaya çalışmalıyız?

Şahsen çok şey yapılabilir! Ben âcizane üç tavsiyede bulunmak istiyorum.

Her şeyden önce yüce rehberimize, aziz Peygamberimize sahip çıkmalı, siyeri okuma ve okutma seferberliği başlatmalıyız. Onu anlamak, okumak ve anlatmak için tüm imkânlarımızı seferber etmeliyiz. Evlerimizde, okullarımızda, iş yerlerimizde, dost ve komşularımızla, çocuklarımızla bir araya geldiğimiz ortamlarda siyer halkaları oluşturmalı, Peygamber sevgisini her yerde yaygınlaştırmalıyız. Barbar Batının yüce önderimize yönelik çirkin hakaretleri ters tepmeli, O yüce zata olan sevgi ve bağlılığımız bin kat artmalı ve böylece Peygamberimizi dünya halklarının gözünde küçük düşürme, değersizleştirme komplolarını başlarına çalmalıyız. Öyle büyük bir azim ve gayretle çalışmalıyız ki dünyayı nura, adalete, özgürlüğe, sevgiye boğan o manevi güneşi duymayan, tanımayan, sevmeyen kimse kalmasın! Onlar güneşin önünü yapay, karanlık bulutlarla kapatmaya çalışırken güneşin ışık denizi içinde kaybolsunlar, erisinler, yok olup gitsinler!

Yapacağımız diğer bir şey Batının, Amerikanın çirkin, vahşi, kutsal tanımaz yüzünü deşifre etmeye devam etmektir. Asla durmak yok! Meydanlarımızı, sokaklarımızı, caddelerimizi Batı karşıtlığının merkezi haline getirmeliyiz. Halkımız onları tanımalı, İslam`ı yok etmeye yönelik planlarından haberdar olmalı. ‘Canımız sana feda olsun ya Muhammed!` feryatlarımızla dünyayı sallamalıyız… Barbar Batının pis yüzündeki demokrasi, hoşgörü, hümanizm, inançlara saygı, insanlara eşit muamele, fikir özgürlüğü gibi sahte maskeleri bir bir indirmeliyiz. Batı dünyasının ne kadar hoşgörüsüz, farklılıklara tahammülsüz, öteki diye kabul ettiği milletlerin inançlarına saygısız, ikiyüzlü,  zalim, çıkarcı, sömürgeci olduğunu herkes bilmeli.

Yapacağımız önemli şeylerden biri de bizden olan, bize sahip çıkacak, dinimizi koruyacak, kutsallarımız için bedel ödemeyi göze alacak; sesimize ses katacak, gücümüze güç katacak yöneticilere sahip olmak için çaba sarf etmek; bu yönde adım atan oluşumlara destek vermektir. Madem başımızdakiler kutsallarımızı önemsemiyor, bırakın önemsemeyi, bizi duyarsızlaştırmaya, gazımızı almaya çalışıyor; o halde imanımızla barışık, dinimiz için canlarını fedaya hazır mümin politikacıları başımıza getirmeli, onların etrafında toplanmalıyız.