Müslümanların gafletinden, dağınıklığından, ihtilaflar içinde boğulmalarından, birbirlerini ötekileştirip düşman ilan etmelerinden cesaret alan İslam düşmanlarının küstahlık ve alçaklığı kahredici boyutlara vardı. En mukaddes beldelerimizi işgal, izzet ve onurumuzu çiğneme, haysiyetimizi ayaklar altına alma konusunda o kadar cesur oldular ki, artık ikiyüzlü davranma gereğini bile duymuyorlar. Aynı pervasızlığı onların uşakları da yapıyor. Özellikle hain, satılmış Körfez Krallıkları…

Bugün Kudüs’ü, mukaddes Filistin topraklarını Firavuni bir kibirle, İslam ümmetinin itiraz ve feryatlarına kulak asmadan Siyonist çeteye peşkeş çekenlere dur diyemezsek, birleşerek burunlarını yerlerde sürtemezsek yarın Mekke’ye, Medine’ye de el uzatırlarsa onlara karşı çıkacak gücümüz olmaz. Gelip İstanbul’un, Diyarbakır’ın kapılarına dayanırlarsa pişmanlık feryatlarımızı duyacak kimseyi bulamayız. Şunu bilmeliyiz ki Kudüs güvende olursa İstanbul da Diyarbakır da güvende olur.

Ey Müslümanlar! Ey dinlerini, mukaddesatlarını, imanlarını ciddiye alanlar! Allah’ı ve ahireti isteyenler! Ey özgürlük âşıkları, adalet sevdalıları! Esaret altında yaşamaya, boyunlarında kölelik zincirini taşımaya, topraklarında düşman çizmeleri görmeye tahammülü olmayanlar! Yurtlarının, vatanlarının, namus ve izzetlerinin, ırzlarının çiğnenmesini istemeyenler! Uyanın artık! Silkinin! Kendinize gelin! Aklınızı başınıza alın!

Görmüyor musunuz yağmur gibi yağan musibetleri? Viraneye dönen yurtları, heder edilen kanları, namusları görmüyor musunuz? Siz buna yaşamak mı diyorsunuz? Böyle yaşamaktansa toprağın altına girmek daha evla değil mi? Atalarımız böyle mi yaşadılar? Peygamberimiz, temiz Ehl-i Beyt’i, dostları, ashap, tabiinler, bizden önceki nesiller ölü diriler olmaktansa yaşayan şehitler olmayı tercih etmediler mi? Bize ne oluyor ki onları takip etmeyelim, onların diriltici yollarında cennete koşan cesurlar olma şerefine nail olmayalım?

Bizden öncekiler, yiğit atalarımız, dinimizin önderleri canlarını feda etme pahasına izzeti zillete tercih ettikleri için dünyanın efendisi oldular! İstilacı barbarları cehenneme gönderdiler! Yurtlarımızı özgürleştirdiler! Sadece Müslümanları değil, dünyanın diğer mazlum ve ezilmiş halklarını da zalim despotların tahakkümünden kurtardılar!

Ey Müslümanlar! Ey özgürler! Ey adalet âşıkları! Kudüs bizleri bekliyor, kurtarıcılarını bekliyor, kendisi için feda olacak canları, cesur yürekleri bekliyor! İslam ümmeti olarak özgürlük ve izzetimizi tekrar kazanmak istiyorsak Kudüs’ün etrafında kenetlenmeliyiz. Kudüs birleştirmeli bizi!

Gün birlik zamanı, vahdet zamanı, taassupları bırakma zamanı, kardeşlik zamanı, ümmetin ihtilaflarından rant elde etme peşinde olan din tacirlerinden yüz çevirme zamanı! Gün tek yürek olup Muhammed ordusuna dönüşme zamanı! Kudüs’ün özgürlüğü için okyanus olup düşmanı boğma zamanı!

Ey Müslümanlar, eğer Kudüs bizi birleştiremezse hiçbir şey bizi birleştiremez! Ve birleşemezsek Kudüs’ü kurtaramayız! Kudüs’ü koruyamayız! İstanbul’un, Tahran’ın, İslamabad’ın, Bağdat’ın, Şam’ın, Kahire’nin özgürlüğü Kudüs’ün özgürlüğüne bağlı! Kudüs düşerse İstanbul, Tahran, İslamabad, Bağdat, Şam, Kahire de düşer! Allah muhafaza Mekke ve Medine de düşer! Ümmetin bütün şehirleri düşer! Kutsalları ayaklar altında çiğnenir! Namusları, ırzları heder olur!

Birleşelim! Vahdet ipine sarılalım! İstilacı düşmana, müstekbir zalime, barbar Haçlıya İslam ümmetinin kutsallarına saldırmak neymiş gösterelim! Onları yaptıklarına pişman edelim! Zelil olmuş bir şekilde inlerine geri gönderelim!

Haydi, İslam ümmetinin yiğit evlatları! Gözleri yaşlı, mahzun Kudüs, acılar içinde kıvranan Filistin, kurtarıcısını arayan ümmet sizleri bekliyor!