Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Suriye'nin yeni hükümetinin lideri Ahmed eş-Şera arasında ilk kez kamuoyu önüne çıkan dostane görüşmenin ardından bölgede gerilim artıyor.

Ankara'nın desteklediği SMO, ABD'nin desteklediği ve silahlandırdığı PKK/PYD’ye saldırıyor. Yemen'deki Husiler israile balistik füzeler ateşliyor, ABD ve İngiltere de Yemen'e saldırılar düzenliyor. Gazze'de kanlı katliama devam eden israil, Suriye'de yeni topraklar işgal ediyor, PKK/PYD nedeniyle Türkiye ile ABD arasında gerilim artıyor. Ankara aynı zamanda Hakan Fidan'ın da belirttiği gibi israil ile İran arasında olası bir savaşa hazırlanıyor.

Bu arada S. Arabistan medyası, ABD’nin Sana'daki Husi hedeflerine üç güçlü hava saldırısı düzenlendiğini bildirdi. Bu, Husi kontrol merkezlerine yönelik dördüncü saldırı. Saldırılara rağmen Husiler, israile periyodik olarak füze fırlatmaya devam ederken Kızıldeniz'deki gemileri de bombalıyor. Husiler, "israil geceleri uyuyamayacak" diye tehdit etti. Önceki günlerde Husilerin fırlattığı hipersonik füze, israil ve ABD'nin hava savunma sistemini aşarak Tel Aviv'in merkezini vurdu. Pazar günü Husiler, bir Amerikan uçak gemisinden ABD savaş uçağını düşürmeyi başardı. Uçak gemisi "Harry Truman"ın komutanlığı, her gün gemiyi hedef alan Husi insansız hava araçlarını vurmak zorundayız, dedi. Ancak uçak gemisinin zaten hasar gördüğüne dair kanıtlar var. israil ayrıca Husilerin roket saldırılarının sıklığını önemli ölçüde artırdığını da kabul ediyor ve Netanyahu Husileri "Kıyamet"le tehdit ediyor.

Ortadoğu'da birçok cephede askeri operasyonlar yapılıyor. Savaşlarda nükleer silahlar dışında her türlü silah kullanılmaktadır. Türkiye Dışişleri Bakanlığı, Batı'ya "israilin tehlikeli saldırganlığını" durdurma ve Golan da dahil olmak üzere Suriye'nin bir kısmının işgalini kınama çağrısında bulundu. Aynı zamanda Suriye'deki PKK/PYD de Türkiye’yi protesto eden yürüyüşler düzenliyor ve Batı'nın derhal müdahale etmesini talep ediyor. Bunun  arka planında, ABD yakın zamanda Türkiye'nin Rus gazının ödemesini yaptırım uygulanan Gazprombank aracılığıyla yapmasına izin veren stratejik bir karar aldı; bu, Washington'un NATO müttefikine yönelik politikasının çok katmanlı doğasını gösteriyor. Aynı zamanda Amerikalılar, yeni Suriye hükümetiyle olası işbirliğini tartışan bir toplantı düzenledi. Bu görüşmelerin ardından ABD, HTŞ lideri Ahmed eş-Şera'nın başına konulacağını duyurduğu 10 milyon dolarlık ödülü geri çekti. Ancak ABD ordusu, Ankara ve bölgedeki diğer ülkelerin hoşnutsuzluğuna rağmen Suriye'deki üslerindeki askerlerini artırmaya devam ediyor.

ABD Kongresi'ne Türkiye'nin PKK/PYD’ye yönelik eylemlerinden dolayı yaptırımlara ilişkin bir yasa tasarısı sunuldu. Yakın zamana kadar başkentlerinde Esad'ı ağırlayan Arap rejimleri de telaşlanmaya başladı. Suudi Arabistan, İran'ın ülkeye yakıt tedarikini kesmesinin ardından oluşan boşluğu doldurmak amacıyla Suriye'ye petrol tedarik etmeye başladı. Arap Şeyhlerin yöntemlerini bildiğimizden, bunun Suriye'deki nüfuz mücadelesinde yeni bir aşamanın yalnızca başlangıcı olduğunu varsayabiliriz.

Bu arada Suriye'deki Rus askeri üsleri de aşamalı olarak kaldırılıyor ama üslerin gelecekleri sorusu hala açık. Ahmed eş-Şera, BBC'ye verdiği röportajda israilin güvende olacağı ve yeni Suriye otoritelerinin Siyonistler için sorun yaratmayacağı vaadinin yanı sıra, Rusya'nın askeri üslerini Şam’da tutma seçeneğini de dışlamadığını söyledi. Ahmed eş-Şera'ya göre, asıl görev devlet kurumlarının inşasıdır ve bu nedenle Suriye, diğer devletlerle çatışmaya girmeyecektir ve buna israil de dahil.

Devlet Bahçeli'nin, ana hedef; Kudüs'ün Yahudi işgalinden kurtarılmasıdır, demesi HTŞ liderinin sözleriyle kesin olarak uyuşmuyor. Bahçeli, Tarih bize şunu söylüyor; Kudüs'te ilk durak Şam'dır. Şam güvendeyse, zamanı geldiğinde Kudüs de güvende olur, demişti. Pek çok Türk siyasetçinin akılda kalıcı açıklamalara olan sevgisini bilen Bahçeli'nin sözleri sıradan popülizme atfedilebilir ancak tarihte bazen hayal görünen projelerin inanılmaz şekilde hayata geçtiğini de unutmamak gerekiyor. Siyonist çete israilin kesinlikle kanlı ve aynı zamanda çılgın, fanatik eylemlerini de hesaba katarsak, Tel Aviv'de hiç beklenmeyen bir şey gerçekleşebilir. Bu arada Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da şunu ima etmişti: “Netanyahu hükümeti sadece soykırımcı değil, aynı zamanda intihara meyilli.” Gazze’ye selam, direnişe devam!