Bu yazımızda adalet kavramını tartışmak istemiyorum. Büyük hukukçularımız bu kavram üzerinde kafayı yormuşlar, tartışmışlar ve hala tartışmaya devam ediyorlar. Hala net olarak adalet kavramının muhtevası konusunda farklı düşünenler ve yorumlayanlar var.

Bu yazımızda yaşanmış bir olayı anlatmak ve Türkiye’nin adliyelerdeki durumunu anlatmak istiyorum… Bu arada şunu da söyleyelim… Adliye binalarında ve duruşma salonlarında yer alan "adalet mülkün temelidir" sözü Kemal Atatürk’e ait değil, Hz. Ömer’e ait bir sözdür… Neyse… Şimdi dönelim bizim hikayemize…

İki sene önce Rusya’dan gelen bir işadamı ile tanıştım. Kendisi Müslüman ve Türkiye’yi çok seviyor. Tanışır tanışmaz adamı çözdüm… “Diriliş Ertuğrul” dizisini izlemiş ve hayalinde kendi Türkiye’sini kurmuş zaten… Türkiye’de yaşayan bana Türkiye’yi anlatıyor… Bilecik ilinin Söğüt ilçesinde bulunan Ertuğrul Gazi türbesine de beraber ziyarete gittik… Adam gerçekten Türkiye hayranı ama daha gerçek Türkiye’yi bilmiyor ve hiçbir şey ile karşılaşmamış… Türkiye’den mal alıyor ve üreticiler kendisine çok iyi davranıyor, biliyorsunuz bizimkiler işi bilir… Türkiye’ye gelince herkes yemeğe çağırıyor, kısacası herşey en üst seviyede… Benim adam Türkiye’de yatırım yapmak istiyor… Eyvah dedim… İstihareye baktıralım tanıdık ‘istihareciler’ var dedim ama adamın aklını zaten önceden ‘Ertuğrul’ çalmış yapacak bir şey yok… Hayır diyor… Burası ümmetin merkezi, adaletin kılıçları burada, diyor… İnanın çok dua ettim… Allah’ım, bu güzel kulunun gözlerini aç, beni de mahçup etme diye… Hikâye işte şimdi başlıyor…

Bir gün geldi, ben burada gayrimenkul alacağım, dedi… Hotellerde kalmaktansa kendi evimde oturacağım. Bir de hasta evladım var. Türkiye’de hastaneler ve doktorlar çok iyi… Herkes tedavi için Türkiye’ye geliyor… Düşündüm ben de ailemi buraya getireceğim, zaten senede toplasam altı ayı burada geçiriyorum, bir daireyi bulalım hemen alalım, dedi… Ayrıca daireyi de benim yanımda istiyor, ailesi ilk başta yabancılık çekmesin diye… O sırada satılık daireler de pek yoktu ama bir iki tane daire bulduk… Daireleri baktık beğendik… İkisinde de kiracılar vardı… Birisi satın alsanız da ben çıkamam, durumum yok, dedi… Diğeri ise iki ay içinde çıkarım, dedi… Benim adam tamam dedi bunu alalım… O daireyi satan ortak iki tane emlakçı da vardı, onlar da söz verdiler… Benim işadamı kiracıya, taşınma parasını ben vereceğim ve ilk iki aylık kirasını da ben vermek istiyorum, dedi. Gerek yok dedim ama adam ısrar etti, ben adama rahatsızlık verdim, gönlünü almak istiyorum, dedi… Kiracıyı birkaç kez yemeğe bile çağırdık. Kiracının whatssapp profilinde Abdülhamid’in resmi ve altında ‘adalet mülkün temelidir’ yazıyordu… Benim arkadaşım bunu bana göstererek tercümesini istedi… Abdülhamid’i tanıyordu ama altındaki yazıyı bilmiyordu… Tercümesini yaptım… Bak dedi, bu insanlar böyle olduğu müddetçe güçlenerek büyürler… İslam alemi Türkiye’nin güçlenmesi için dua ediyor, diye uzun uzun anlattı. Ben hep, Ya Rabbi mahçup etme, bu adamı her türlü kötülüklerden koru, diye dua ediyordum… İki ay çabuk geçti… Kiracı çıkmadı, çıkacak gibi de değildi… Emlakçıları aradık ve görüştük ah, uh dediler… Biz kiracıya hemen yanımızda kiralık daireyi bulduk ama hayır dedi… Arkadaşlarımız hemen mahkemeye verin ve işinizi çözün dediler… Avukatı tuttuk ben altı ayda hallederim dedi… Benim işadamı yavaş yavaş Türkiye’deki işleri öğrenmeye başladı… İlk duruşmanın günü üç ay sonra geldi… Adliye’ye gittik girişte ‘Adalet mülkün temeli’ sözü yazıyordu… İçeriye girdik içerde de kocaman duvarda aynı söz, duruşmada hakimin üstünde aynı söz yazıyordu… Adam sordu bu ne demek? Daha önce de tercüme ettiğim için hemen söyledim… Umutlandı… Bu kadar adalet dağıtıldığı yerde işi hemen görülecekti… Hakim genç bir kız, geldi bir dakika evraklara baktı ve davacı yabancı, dedi. Yabancıların ek vergi ödemeleri gerekip gerekmediğini soracağım diyerek duruşmayı dört aya erteledi… Dört ay da çabuk geçti duruşmaya geldik, hakim rahatça ‘cevap gelmedi henüz’ diye duruşmayı iki ay daha erteledi… Benim adam sessiz ben mahçup, belki de Ertuğrul Gazi de mahçup olmuştur… Hemen adliyenin yanındaki kafe’de oturup çay içiyorduk… Avukat ile ben tartışıyordum, bu nasıl olur? Adam zamanı harcayarak, parayı harcayarak yurtdışından buraya geliyor… Sizin ve adliyenin de davranışlarına bir anlam veremiyor, diyordum… Benim adamın morali bozuk idi… Bakınız, dedi… Boş verin tartışmaya gerek yok… Rusya’da bile buradan daha iyi bu işler… Bu söz Ömer’e ait demiştiniz, dedi… Evet, dedim… Ömer öldü… Adalet de onunla beraber öldü sanırım, dedi.. Daireyi sat, Türkiye’de ne yatırım yaparım ne mal alırım, dedi… Ben Çin’den memnun idim, yine müşriklere dönerim orada adalet buradan bin kat daha iyi dedi… Çekti gitti… Kiracı hala 15-20 bin kirası olan yerde 4 bin 500 tl ile oturuyor hiç utanmıyor. Whatsapp profilinde hala Abdulhamid’in resmi var ama adalet mülkün temeli sözü yerine ‘iman varsa, imkan da vardır’sözü yazıyor… Gazze’ye selam, direnişe devam!