Her alanda reformlara giden Türkiye tek bir alanı hiç dokunmadan bırakıyor. Fakat bu alan en önemli alandır… Belki millet ne der ya da yanlış anlaşılır diye bırakılmış olabilir… Söz konusu Türkiye’deki camilerdir… Camilerimiz restore ediliyor ama yıllarca aynı şey aynı usul ile devam ediyor… İmamlarımız namaz kıldırıyor, Cuma günü Diyanetten gelen hutbeyi okurlar ve yazın Kur’an kursları düzenlerler… Bunun yetmediği aşikâr… Camilerimizi ve mescitlerimizi birer eğitim merkezi haline getirmemiz gerekiyor… Gençlerimiz uğramaz oldu… Camilerimiz ve mescitlerimiz hakikaten gençlerimize hasret kalmış… Cuma günlerinde camiler etrafındaki kafelere ve lokantalara bir bakın demek istediğimi anlarsınız… Ayrıca, her yaz açılan Kur’an kurslarımızın da seviyesini arttırmak mecburiyetindeyiz… Sadece Alfabe öğreterek bu işi götürdüğümüz de aşikâr… Netice çok vahim… Din yok denecek kadar gündemimizden çıkmış durumdadır… Ezanlar duymaktayız ama camilere gitmiyoruz… Neden acaba? Bu soruyu tartışmamız gerekiyor… İmamlar yüzünden mi? İman zayıflığından mı yoksa zaman bakımından mı? İstanbul’da gayri resmi olarak 20 milyon nüfus olduğunu söylerler. 15 milyon Müslüman olarak saysak camilere gelen kişi sayısı kaçtır? Bu soruya hakikaten cevap bulmamız gerekiyor… Ya da Temel’in fıkrasında anlatıldığı gibi “zarardaysak camileri kapatalım”! Dolayısıyla, camileri gerçekten bir reforma tabi tutmalıyız… Yeni şeylerden bahsetmiyorum… Eski usulden bahsediyorum… Hz. Peygamberimizin zamanından bahsediyorum… Geriye dönelim, gerici olalım ama o zaman yapılan güzel işleri yapalım… Camilerimiz, yoksulun sığınacağı, yolu kaybedenin doğru yolu bulacağı yerler haline gelsin… İlmin ve bilimin fışkırdığı merkezler haline gelsin… Dini tartışmaları YouTube kanallarında değil, camilerimizde yapalım… Birer İlahiyat fakültesine ve birer medreseye çevirelim… Camide ilim halkaları oluşturalım… Ateizmi, deizmi camide tartışalım… Diğer inançları da camide tartışalım… Gerçeğin arandığı ve hakikatin ortaya çıktığı birer merkez haline getirelim… Sadece güzel sesiyle ezan okunan ve tecvit ile Kur’an okuyarak namaz kıldırıldığı yer olarak kalmasın… Böyle olmaz ise trafik polisinden İmamın ne farkı olur... Kadınlara özel bölümler, gençlere özel ve çocuklara özel halkalar oluşturalım… Camide ne kadar Kur’an okursak okuyalım gençlerimiz onu dinlemezler. Gençlerimiz pop müziği dinliyor… Kulaklarında kulaklık cinlenmiş gibi geziyorlar. Metroda görmediniz mi? Otururlar büyüklere yer vermezler ve görmezden gelirler… Bunlar bizim Müslüman gençlerimiz… Afrika’da cami inşa ediyoruz, kuyular kazıyoruz ama kendi camilerimizi gençlere hasret bıraktık ve kuyularımızı da dibine kadar kuruttuk… İstanbul Fatih’te papağanlar gibi rengârenk saçlarıyla dolaşan ve nargile kafelerde nargile içen kızlarımız var… Yazık değil mi kaybolan gençlerimize? Ne olur camilerimizde birer psikolog, birer rehber öğretmen veya rehber imam bulunsa? Yasak mı? Haram mı? Arapça değil İngilizce kurs versek ne olur? İngiliz ya da Hristiyan mı olacak gençlerimiz… Ne bileyim gençlerimizi nargile kafelerden çıkaralım da ne yaparsak yapalım. Camilerimizi hep halktan alan kiliselere benzetmeyelim… Camilerimizi alan değil halka el veren merkezler haline getirelim… İmamlarımız İngilizce de hutbe okusun, Almanca, Fransızca da okusun… Arapça, Kürtçe ve Farsça da okusun… Bir vakit Şafii, bir vakit Hanefi, bir vakit Maliki mezhebine göre namaz kıldırılsın… Din mi elden gidecek ya da Allah mı kızacak? Diyanet bu işe el atsın yoksa vebali büyük olacaktır…
Reformlar şart
Riyad Makaev