Türkiye asrın felaketi ile mücadele etmeye devam ediyor. Dünyadan yardımlar da gelmeye devam ediyor. Türkiye halkı da durmadan deprem bölgesindeki insanlara yardım gönderiyor. Asrın felaketi asrın yardım kampanyasına dönüştü. Her zorluktan sonra bir kolaylık vardır. Bu felaketten büyük dersler çıkaracağımıza inanıyorum... 7.7 ve 7.6 şiddetindeki üst üste gelen bu iki deprem sadece binalarımızı yıkmakla ve insanlarımızın hayatına son vermekle kalmadı... İnsanlarımızın fikirlerini ve düşüncelerini de sarstı... Hayata bakışlarımızı değiştirdi... Sadece bizler değil, bugün tüm dünya Türkiye’deki depremi konuşup hayata dair bakışlarını sorguluyor. Her alandan bir söz söyleniyor... Mühendisler, yer bilimciler, ekonomistler, siyasetçiler ve ilahiyatçılar her biri bir şeyin yanlış olduğunun farkında ama; bu yanlışı sarih bir şekilde dile getirmekte zorlanmaktalar... Felaketin boyutu o kadar büyük ki ne söylenirse söylensin yanlış anlaşılabilir. Her şey daha çok taze... Yüz binlerce insan yaralanmış, milyonlarca insan evsiz kalmış ve tam rakamı daha bilmediğimiz binlerce insan hayatını kaybetmiş... Sağ kalan, hiç yara almadan kurtulan bile bir ya da daha çok yakınını kaybetmiş... Dolayısıyla, sağ çıkan insanların bile psikolojisi şu anda çok yaralı... Bölge hala artçı depremlerle sarsılmakta ve o ilk korkuyu yeniden hatırlatarak yaşatmaktadır... Sağ kalan insanların düşüncelerini bilmemiz mümkün değildir ama; onlara merhem olmak için bizim ne düşünmemiz gerektiğini gayet iyi biliyoruz. Dolayısıyla, kendimizi onların yerine koyarak hareket etmemiz lazım...

İnanın, depremin ilk anlarında Allah’a inanmayan bile Allah’a sığınmıştır... Bugün insanların korkularıyla oynamanın zamanı değildir... Deprem olurken teheccüt namazını kılan da hiç günahı olmayan hiçbir şeyden habersiz uyuyan çocuklar da ölmüştür. Allah’ın kanunu değişmez ve kimseyi istisna kılmıyor... Deprem İlahi bir yasadır. Dünya var oldukça deprem olacaktır. Nietzsche der ki; “Depremin imtihan olduğu doğrudur. Ama din imtihanı değil mühendislik imtihanıdır”. Yerkürede, fiziğin temel esaslarına göre sistematik olarak “işleyen bir kanun" olduğunu artık herkes anlamak zorunda. Önce depreme dayanıklı binalar inşa etmek zorundayız sonra Allah’a dua etmeliyiz... Bu işin yasası da bu... Deprem kendi işini yapıyor.  Ne fiziğin prensiplerine ne de kırılma mekaniğine aykırı hiçbir yönü göstermiyor. Biz de sorumlu olduğumuz işimizi hakkıyla yapmak zorundayız. Şimdi olan olmuş, geçmişi değiştiremeyiz... Gelecek için düşünüp daha doğru işler yapmalıyız. Bu deprem dünya servetinin ne kadar anlamsız olduğunu göstermiştir. Dolayısıyla, hesaba çekilmeden evvel kendimizi hesaba çekmek zorundayız. Ölüm davetsiz gelen bir misafir gibi gelip aniden hayatımıza son vermektedir. Deprem bölgesinde yüz binlerce insan, yarın için bir plan yapıp uyumuştur. Küs olan belki de ‘yarın özür dileyeceğim’ diyerek uyumuştur. Borçlu olan ‘yarın borcumu ödeyeceğim’ diyerek uyumuştur. Binlerce ve binlerce hayal yok olmuş, binlerce ve binlerce insan pişmanlık duymaktadır... Bu gelen felaket bizim birlik ve beraberliğimizi pekiştirmeli ve bize büyük bir ders olmalıdır. Depremde ölenlerle bizim aramızda hiçbir fark yoktur. Aynı yörenin insanlarıyız... Ülkemiz deprem kuşağında olan bir ülkedir ve zaman zaman ciddi depremlerle sarsılacaktır. Buna hazırlıklı olmalıyız ve depremle yaşamayı öğrenmeliyiz. Boş dua etmeyelim, temelimizi Allah’ın yasalarına göre atalım sonra dolu dolu gerçek dualar edelim...