Son zamanlarda çok sık duyduğumuz; “çocukları koşulsuz sevin! Onları olduğu gibi kabul edin!” gibi söylemler çok sık dile getirilir oldu. Peki, nedir koşulsuz sevgi? Ona geçmeden önce koşullu sevgiyi anlatınca koşulsuz sevginin tanımı kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Koşullu sevgi, sevgiyi bir şarta bağlamak olarak ifade edebiliriz. Örnek olarak; yaramazlık yaparsan seni sevmem, odanı toplar, uslu çocuk olursan seni severim, oyun oynarken üstünü başını temiz tut. Sokakta arkadaşlarınla iyi geçin. Güzel güzel oyna. Kimse ile kavga etme yoksa seni sevmem. Okulda başarılı olmazsan seni sevmem… Örnekleri çoğaltılabilir. Biz bunlarla yetinelim şimdilik, peki insan neden en değerli varlık olan çocuğuna sevgiyi, koşullu sunar ki? Kısaca; “ders çalışmak senin görevin, üstünü başını temiz tutmak güzel bir davranıştır” demek varken neden koşullu iletişimi öne sürüyoruz? Çünkü kolayına kaçıyoruz. Hemen sonuç almak istiyoruz ve sevgiyi şantaj aracı olarak kullanmak kolayımıza geliyor. Koşulsuz sevgi neden önemlidir biliyor musunuz? Çünkü çocuğumuzun en önemli ihtiyacı koşulsuz sevgidir. Çocuğun kişilik gelişimini sağlıklı bir şekilde tamamlayabilmesi ve kendisini güvende hissedebilmesi açısından en çok ihtiyaç duyduğu şeydir koşulsuz sevgi. Çocuğumuz şunu çok iyi bilecek “herhangi bir durumda yanlış da yapsam doğru da yapsam annem babam beni çok seviyor, beni ben olduğum için kabul ediyorlar.” Bu düşünce çocuğa inanılmaz derecede huzur verir. Burada dikkat etmemiz gereken çocuğun kişiliğidir. Tabii ki çocuğumuzun hatalı davranışlarına yanlış demeliyiz ve uyarmalıyız. Yoksa çocuk ne yaparsa yapsın karışmayacağız anlamında koşulsuz bir sevgiden bahsetmiyoruz. Önemli olan sevgimizi bir koşula bağlı olarak ifade etmemek oğlum/kızım sen bizim için kıymetlisin seni koşulsuz seviyoruz, fakat davranışın yanlış diyebilmeliyiz.

Okullarda yaptığımız gözlem sonucunda, sevgi ve güven ortamında büyüyen çocuk, her zaman daha başarılıdır. Derslerinde de öncelik alıp, çok iyi çalışmamış bile olsa, becerebildiği kadarıyla sınıfta katılımını gösterir, parmağını kaldırarak bilebildiği kadarını anlatmaya çalışır. Fakat sevgi ve güvenin eksik olduğu bir ortamda büyüyen çocuk, derslerine ne kadar iyi de hazırlanmış olsa sınıfta cesaretini toplayıp öne çıkamaz. Her zaman sessiz ve pasif kalmayı tercih eder. Bunun sonucunda da başarısız ve mutsuz olur.

Günümüzde sınavlar çocuk ve gençlerin hayatlarında birer büyük yaşam olayı olarak yer almakta. Böyle yaşam olayları sonucunda bireyin ailesi tarafından ne kadar kabul gördüğü, koşulsuz sevgiyi ne kadar hissettiği büyük önem taşımaktadır. Çocuğunuzun, sınav sonucu ne olursa olsun, sizin gözünüzdeki yerinin değişmediğini, ona bakışınızın farklılaşmadığını, ona sevginizin ve onu kabullenişinizin değişmediğini bilmesi ve hissetmesi en önemli adımlardan biridir. Sınavdaki performansı ya da aldığı sonuç onu olduğundan daha fazla ya da eksik yapmamalı. Ne olursa olsun hala ‘sizin biricik evladınız` olduğunu ona hissettirmekten ve söylemekten çekinmeyin.

Sonuç olarak diyebiliriz ki ebeveynin çocuklarını mutlu edebilmeleri için, kendisine vermeleri gereken en önemli şey “sevgi ve güvendir.” Sevgi çocuğa verilirken, bunun koşulsuz olduğu da çocuğa hissettirilebilmelidir. Çocuk ne kadar yaramaz ya da kötü öğrenci de olsa, kendisini her zaman çok sevdiğimizi bilmelidir. Çünkü sevgi, çocuğun özgüveninin gelişmesi ve kendi ayaklarının üzerinde durabilmesi için şarttır. Yapılması doğru olan, çocuğa sevgimizi verirken, ona ne kadar çok güvendiğimizi de gösterebilmektir. Çocuklara olan sevginizi koşula bağlamamanız temennisi ile…

Vesselam…