Bugün 1 Kasım 1928`in yıldönümü. Yani Kur`an harflerinin bırakılıp yerine Latin alfabesinin kabul edildiği tarih. Ve malum üç gün öncesinde de bu sisteme geçişin bayram olarak kutlandığı gündü.

Bu harf inkılabı denilen şeyle, bu ülkenin geçmişi ile geleceği arasındaki en büyük köprü devrildi. On tane boğaz köprüsünü yıkmak, herhalde bundan daha acı, daha dehşetli bir felaket olamazdı. Çünkü o harfler bin yıldan fazla İslam milletlerinin derisi olmuştu. Adeta azaları oldukları aynı vücudun derisi yüzüldü.

Bu köprünün yıkılması ile sadece geçmişin ilim, medrese, kültür, sanat, tarih ve medeniyetine giden yol kapanmadı aynı zamanda Mısır, Hicaz, Cezayir, Mağrip, Trablus, Yemen, Kudüs, Bağdat gibi lisanı kalemine merbut devasa parça da bünyeden tamamen koparılıp atılmış oldu.

Bugün ancak İngiliz, Fransız, ne kadar ehl-i salip varsa aslında onların sevinç günü olabilir. Bugün olsa olsa Vatikan`ın, Pentagon`un, Hans`ların, Lord Gürzon`ların, Emanuel Karasso`ların zil takıp oynadıkları gün olabilir.

Bugün sadece Süleymaniye yazma eser kütüphanesindeki Osmanlıca eser sayısı 100 binden fazla ve toplamda milyonlarca Osmanlıca eserleri de böylece okumaktan aciz bırakılan bir ülke için Çanakkale`yi geçemeyenler niye bayram etmesinler?

Haydi köktenci Kemalistlerin de çok sevdiği sihirli sözcüğü yani empatiyi deneyelim. Bir sabah kalktık, devlet dedi ki; “harfleri değiştirdik, bundan böyle her yerde Göktürk Alfabesi ile yazılacak, öğretilecek başka alfabe kullanmak yasak.” 89 sene önce olduğu gibi bir anda herkes hafızasını yitirmiş gibi olmayacak mı?

Ama gelin görün ki, bu basit örnekler üzerinden bile bu inkılabı hâlâ eleştirmek, kınamak, tartışmak ve aksini savunmak bile neredeyse günahların en büyüğü sayılıyor. Kimler tarafından? Dedelerinin yazdığı eserleri bile okuyamayan isimleri Ahmet, Mahmud olanlar tarafından.

Yeri geldi diye tekrar beş maymun deneyini yazacak değiliz ama ‘latin alfabesine geçmeyi daha önce Sultan 2.Abdülhamit de istemişti, bunu hatıralarında yazmıştı` diyen maymuncukların iftiraları üzerine tarihçi Mustafa Armağan`ın 12 Mart 2017 tarihli yazısına gideceğiz. Yazar, ‘Sultan Abdülhamid Harf İnkılabı mı yapacaktı?` yazısında Sultan`ın böyle ‘Hatıralarım` diye bir kitabının olmadığını nakledilen(uydurulan) dil ve üslubun da kendisine ait olamayacağını ve böyle bir sözün önceki yaptıkları ile de asla uyuşmayacağını delilleriyle kaydeder.

 Öyle ya, ‘Eski yazı` diye aşağıladıkları Kur`an harflerini halkın zihninde değersiz kılmanın bundan daha etkili yolu olamazdı: “Bakın sizin cennet-mekan dediğiniz padişah da kaldıracaktı..”

Ve teessüfle belirtmek gerekir ki, kendi yakın tarihindeki gerçekleri konuşmaktan dahi aciz bir irade ile bugün ABD`ye filan kafa tutar gibi görünmek işte bu yüzden çok sahici olmuyor.

Şimdi perde arkasında, ‘sayemizde seksen yıl öncesindeki eserlerini okuyamıyorlar, bir de kalkmış bize meydan okuyorlar` deyip kıs kıs gülmediklerini sanmak da saflık olmaz mı?

‘Her şey bitti halloldu da Kur`an harfleri mi kaldı` diyen zavallıların da iman, fikir, haysiyet ayarlarını kontrol etmelerinde fayda var. Çünkü Kur`an harfleri tek başına çok büyük bir değer gibi gözükmeyebilir ama onlarla din, ahlak, ilim, irfan çok daha kolay ve kalıcı öğretilir, ayet ve hadisler çok daha hızlı hatırlanır, bize kaybettirilen kardeşlerimiz çok daha çabuk bulunur.  

Yurtdışına kaçırılan tarihi eserleri geri getirmek için çok ciddi çabalar harcarken kütüphanelere hapsedilen, tarihe gömülen, tabulaştırılmış yasaların yasaklı tabutlarına çivilenen kardeşliğimizin yazılı şifreleri için hiçbir adım atmamak, İslami davadan suçludur diyerek dindar insanları on beş-yirmi senedir içeride tutmak gibi züldür, zulümdür.

Ezanı aslına çeviren başbakan Menderes`in hep hayırla anılması gibi, kim devrilen bir şiarı geri yerine dikerse her daim dua ile rahmet ile yâd edilecektir.

Ha bu alfabe hiç değişmeyecek diyenlere de hemen aldanmak doğru değil. Zira yukarda bahsettiğimiz Göktürk alfabesini birileri alttan alta tedavüle sokmuş durumdalar.

Zira ulusçuluk fantezisi böyle giderse birileri, “Türk`ün harfleri aslında Orhun yazıtlarındaki gibiydi, paşa da ‘Hatıralarım` isimli eserinde zaten hep o alfabeye geçmek istiyordu ama İngilizler Latin olsun dediler, O da mecbur kalmıştı” filan diyebilirler.

Malum bu ara iyi`den iyi`ye yeni rüzgarlar da esmeye başladı. Bir bakmışsınız Göktürk alfabesine geçtik deyivermişler…