174 konuda değişiklik içeren yeni müfredat açıklandı. Yeni müfredatta Atatürk ilkeleri`ne daha açık yer veriliyor. Evrim teorisi biraz ileri sınıflara bırakılıyor. Demokrasi ve Milli Birlik Günü başlığıyla 15 Temmuz ekleniyor. İngilizce ders saatleri seçme ile birlikte ciddi oranda artırılıyor. Bir takım teoriler filan çıkarılıyor.

Yani incir çekirdeğini doldurmayacak kadar basit ve sınırlı olan değişikliklerde fincancı katırlarını ürkütmemeye bayağı özen gösterildiği anlaşılıyor. Mesela Cihad kavramını doğru anlatalım derken de o kadar ince ayar yapılmış ki, cümleye bakar mısınız: ‘Cihadın gerçek anlamı, ülkemizi sevmektir, vatanımızı sevmektir, milli birlik ve beraberliğe hizmet etmek için her ne gerekiyorsa o konuda varlık göstermektir.` Neredeyse; ‘cihad, ağaç dikmektir, otobüste yaşlı ve engellilere yer vermektir, elbiseni temiz tutmaktır, trafik kurallarına uymaktır..` denmediği kalmış.

Şu köşecikte kalkıp Cihad`la ilgili herkesin malumu olan ayet-i kerimelerin tefsirlerini, hadis-i şeriflerin şerhlerini dolayısıyla mana ve mefhumunu yazacak değiliz. Ancak cihadı; "öyle ise kâfirlere itaat etme, onlara karşı bu Kur'an'la büyük bir cihad ver" ayetinin yer aldığı Furkan suresi gibi henüz müşriklerle savaşa izin verilmeyen Mekki surelerdeki manası ile sınırlandırmak cihadı doğru anlatmak değil batılı şeytanların tezvirat ve algılarına mağlup düşmek değil midir?

Hani Mesnevi`de geçen şu metaforu bilmeyen yoktur: “Padişahın av için beslediği şahinlerden biri sahibinden kaçınca tesadüfen un eleyen bir kocakarının evine girmiş. Ömründe böyle uzun gagalı, uzun tırnaklı bir kuş görmemiş olan ihtiyar kadın ona acımış, kolunu kanadını bağladıktan sonra eline makası almış ve:

- Vah zavallı kuşum vah! Sahibin seni ne kadar bakımsız bırakmış, ne kadar ihmal etmiş, diyerek sağını solunu kırpmaya başlamış. Böylece şahinin kanatlarını, gagasını ve tırnaklarını kesmiş ve:

- İşte şimdi kuşa benzedin, demiş. Sonra da yemesi için önüne saman dökmüş. Şahin verilen samanı yemeyince de pek kızmış:

- Bak hele şu nanköre! Bunca iyiliğimin kıymetini bilmiyor da ikramımı reddediyor, diye kafasına vurmaya başlamış. Öte yanda padişah şahinini ararken, kocakarının elinde acınası bir halde bulmuş ve ona şöyle demiş:

- İşte padişahtan kaçıp kocakarının çadırını yurt edinmenin cezası budur.”

 Kelimeleri yerlerinden değiştiren(Maide 13) hain yahudiler gibi dün de bugün de bu mahalleden veya karşı mahalleden kavramları, değerleri, sözleri ve kaynakları yanlış anlayan, hatalı yorumlayan, pratiğe aksini yansıtan pek çok farklı grup, ekol, mezhep, meşrep, fırka ve fraksiyon olacaktır.

Kaldı ki, dünden bugüne katliamlarla, soykırımlarla Müslümanları sömürüp gasp ederek inşa ettikleri kokuşmuş medeniyetlerinin üzerinden, İslama kılıç ve savaş eleştirisi yapanlara verilecek cevap Mehmet Akif`in veya Bediüzzaman`ın ifadesiyle tükürükten başkası değildir.

‘Filan kimselerin yaptıkları İslam`a mal ediliyor, o yüzden işin doğrusunu öğreteceğiz` düşüncesine eyvallah, ama esas mesele bunun nasıl yapılacağıdır.

Kuran`ın okunduğu bir memlekette, cihadın aleyhine oluşturulan algılar zaten tutmamıştır tutmayacaktır.

Çocuklara bu mesele birilerine rağmen değil, Kur`an ve Hadis gibi temel kaynaklarda geçtiği şekilde ve İslam tarihinde doğru uygulanış biçimiyle anlatılmalıdır.

Yoksa şahin kuşunun pençesini gagasını keserseniz, azgın kavim, Mescid-i Aksa`yı işgal ettiği zaman çocukların aklına, ‘ben sadece ülkemi sevmekle cihadımı yapıyorum, Allah Kerim`dir, nasıl olsa bir şekilde orayı korur` gibi bir garabet getirmiş olabilirsiniz.

Her neyse Cihadın kitaplara girmesi iyi bir başlangıçtır, öğrenciler zaten manasını tam anlamak için soracaklar ve detaylarını da inşallah öğreneceklerdir. Mesela bir öğrenci şöyle sorabilir:

 ‘Öğretmenim Kudüs için cihada çıkan Selahaddin Eyyubi`ye Allah fethi nasip etmişti. Tıpkı Bizans`a karşı cihad eden Fatih`e, İstanbul`un fethini nasip ettiği gibi, değil mi..`