Her türlü hile, tuzak ve katliamın bu kadar aleni ve göz önünde gerçekleştiği bir hengamede sürekli bir sonraki adımın ne olacağı konusuna kilitlenmiş, borsa tarzı bir hayata müptela gibiyiz.
Öyle ki adeta, resmin büyüğü küçüğü ve tehlikenin yakını uzağı derken göz göre göre yaklaşan her bir felaket karşısında acizliğimizin iltihabı olan kaygılarımıza zincirlenmişiz.
Uzun süren yıkımların ardından yakışsa da yakışmasa da yerine zorla konulmuş bir sürü hassas cam ve kristalin bulunduğu sergiye deli bir filin hızla girdiği ana şahit olup çektiğiniz eyvah`ın ardından ‘bir sonraki sefer ciddi tedbir alınır` diye teselli oluyorsanız bu çağın esirisiniz.
Ama büyütmeyin, çünkü rüyalarınızla bu karmakarışık zamanın kralı oluyorsunuz.
Mesela Katar haberleri ile dünyanız size zindan gibi geldi, gözünüzü kapattınız, o da ne, sayıları konusunda tam emin olmasanız da yedi zayıf ineğin yediği yedi besili inek ve yedisi yeşil, yedisi kuru başak rüyasını görmeye başladınız.
Uyandığınızda hemen bu rüya, ‘yedi yıl kuraklığın ardından bolluk bereket gibi yorumlanmıştı` diyemeyeceksiniz. Zira bunu tabir eden makama yüz yirmi dört bin kişi oturmadı mı, yani hak ve hakikat tekdir ama tevil ya da tabir de öyle midir?
Ezcümle, ‘sahiplerinin; etinden, danasından, gübresinden ve verdiği bol sütünden gül gibi geçindiği şu yedi zayıf inek, bugün ne ola ki?` dense, bunun yorumu için zindanda Yusuf olmaya gerek var mı? Tıpkı kardeşlerini kuyuya atanlar, sadece Peygamber çocukları mıydı diye sormaya lüzum olmadığı gibi.
Ya da ilkokulda koro halinde söylenen; ‘Ali babanın bir çiftliği var, çiftliğinde inekleri var..` şarkısını ortaokulda İngilizce ile tanışınca; ‘old MacDonald had a farm and on his farm he had some cows..` şeklinde mırıldanan öğrencilerin şaşırmadığı gibi?
Evet çok zayıflar ama sahiplerinin kendilerini saymasından ya da kasaba vermesinden mi korkuyorlar bilinmez iyi süt veren ineklerin yanında, iyi tarla süren cılız öküzü de istisna etmemek gerek. Çünkü o öküz, vaktiyle firavunun kazıkları olan piramitlerin inşasında az işe yaramadı..
Katar`da kişi başına düşen milli gelir için telaffuz edilen rakam 102 bin dolar. Çok değil sadece bizdekinin on katı filan.
Ama yedi besili inekle bunun pek alakası yok.
Çünkü yedi zayıf ineğin de yemleri bol, dolayısıyla yutmak istedikleri yedi besili inek öyle dolar, doğal gaz, petrol rezervi filan değil aksine onlara yedi tehdit gibi gözüken; hasta ümmetin yedi ilacı, mazlum coğrafyaların yedi ümidi, kimsesiz ve yetimlere uzanan yedi el, sahiplerinin yanlışına fetva vermeyen yedi alim, zulme direnen yedi aşkın yiğit, vahdet ve kardeşlik diyen yedi dil, doğru tartan yedi terazidir..
Şimdi bunak ve cinnet geçiren sahiplerinin elinde yedi zayıf inek, rüyadan çıkmaya çalışır gibi yedi besili ineğin çevresini sarmışlar. Silahları boynuzları ve dişleri mi? Hayır, sadece sahiplerine verdikleri sütleri, etleri ve gübreleri..
Uyandın, şimdi kralsın. Çünkü Sultan dedi ki, Ramazan`dasın, Kur`an`ın hıfzındasın, Yusuf`lardan yanasın, yedi yeşil başak gibi Fatiha`nın avucundasın, Hasbünallah`ın tahtındasın.
Zor geçecek yedi yıl için bir kısmı başaklarında kalacak taneleriniz varsa sonrası bolluk bereket. O yüzden bırakalım yedi zayıf ineği, çırpınsın dursunlar, o başaklarda, geleceği omuzlarına alacak, Kur`an`ın bahadırları ‘festeğleza festeva ala sukih` ayetini tefsir etsinler. Gerisi ineğin, başağın, rüyanın ve alemlerin sahibinedir..