Kuran-ı Kerim öğretimi ile ilgili yaş sınırı kaldırıldı. Daha da ötesi şimdi Diyanet, kurslarda okuyacak öğrenci arıyor.
Üniversitelerin neredeyse tamamında başörtü yasağı yok. Yani artık üniversiteler için, filan yasakçıdan, filan mağduriyetten, filan protestodan pek konuşmuyoruz.
İlköğretimde de, rejim devlet edebiyatına meftun kimi statüko ruhlu memurlarca engellense de dayatmaların fazla sürmeyeceği açık.
İnsanın en temel hakkı olan inanç özgürlüğünün önündeki engeller kalkıyor veya kaldırılıyor. Ancak yasakların kalkmasıyla yasaklara gösterilen tepkinin karşılığı olacak veya ‘bakın artık binlerce, milyonlarca öğrenci rahatça Kuran öğrenecek veya kız öğrenciler başörtüleriyle okuyorlar` dedirtecek bir görüntü için yeterli çabanın sarf edilmediği de açıkça ortaya çıkmış oluyor.
Hani yasaklara gösterilen tepki kadar, nefsin çıkardığı engellere karşı da yeteri kadar mücadele veriliyor mu? Yani Efendimiz`in(sav); “Küçük cihaddan büyük cihada döndük” sözü, bu noktada iyi anlaşılıyor mu? Bu önemlidir.
Bütün öfkeyi , direnişi, mücadeleyi, enerjiyi, çaba ve gayretleri zalime karşı sarf ederken, ilim, iman, şuur, irade, bilinç, ihlas ve sonuçta amel için yeterli heyecanın olmaması da, sonuçta zalimlerin istediği bir garip durumdur.
Yasaklara karşı mücadele de yerinde oturup, “bekle gör” demek ne kadar yanlış ise, yasakların olmadığı alanda “bekle gelsin” demek de o kadar yanlış olsa gerek. Namazın yasak olmadığı yerde, cami inşa etmekle yetinirken, “bekle de camiye cemaat gelsin” demek.
“Başörtüsü serbesttir, bekle de başörtülü öğrenci gelsin.” . “Kuran için artık yasak yok, bekle de öğrenci gelsin”. Bu yaklaşım sinsi olduğu kadar, bugünün dünyevileştirdiği İslam toplumları için kendini avutmadan başka nedir ki?
Yeni anayasa, halkı devlet için değil, devleti halk için düşünen bir mantığa sahip olacak diye bekliyoruz. Halkın sadece maddi refahı için değil, manevi refahı için de yasakları kaldırmakla yetinmeyip, maneviyata teşvik edecek bir devlet, ancak halk içindir. Yoksa her yasağı kaldırıyoruz deyip zina, içki, kumar, tefecilik vs. her şeyin önünü açmak da halk için değildir.
İslamı, kendisine dava ve dert edinenlerin, elbette birilerini bekleyip de yerinde oturmaları düşünülemez.
Üstadın dediği, tenvir(aydınlatma) ve irşad( anlatma, öğretme) faaliyetinden bir an bile geri kalamaz. Yasaklara endeksli bir Müslümanlığın, iman ve ibadetle beraber ilme dayalı bir faaliyet seviyesine çıkarılması, ferdin ve toplumun yegane kurtuluş vesilesidir.
Bir toplumun İslami kimliğini sürdürebilmesi için tavan ve taban kuralı geçerlidir. Devlet tavandır, Muamelatın getirdiği ahkamın icrasıyla mükelleftir. Toplumun irşadı ise tabandır. Toplum, irşad edilmeden tek başına tavanın icrası yetersizdir. Tavan olmadan da irşad yeterli değildir.
‘Bugün toplumun imanını kurtarırsanız bu yeterlidir, devletin durumu ne olursa olsun o zaten düzelir` yaklaşımı ne kadar kusurlu ise, ‘devlet düzgün olsun da, toplum nasıl olsa düzelir` yaklaşımı da noksandır.
Dolayısıyla tavan ve tabanın sürekli beraberliği şarttır. Yasaklara karşı mücadele tavanın ıslahına yönelik iken, iman ve amelin kazandırılması da tabanın tesisi içindir. Biri olmadan diğerinin sağlıklı olması zordur.