Gülen grubu başta olmak üzere, ülkenin laik ve seküler sermaye ve medya gruplarından tutun şımartılan birtakım cici siyasetçilere kadar birçok kesim, bu seçim sonuçlarıyla beraber ciddi bir erozyona uğrayacak. Kazanan ise evet ilk bakışta Ak Parti gibi gözükse de, gerçekte sağduyudur, kardeşlik ve akl-ı selimdir.

Halk, parti tabelası veya oradaki bir takım isimlerden önce oyunu, başörtüsü özgürlüğüne vermiştir. İmam Hatip ve Kuran Kurslarından, okullardaki Arapça, Siyer ve Kur`an gibi derslere kadar, son zamanlarda elde etmeye başladığı inanç özgürlüklerine vermiştir. Halk, bu seçimde, Bahçeli, Kılıçdaroğlu, Demirtaş gibi yalandan, şovdan ve hileden başka hiçbir öyküleri olmayanların el ele verip de oynayacakları Bremen Mızıkacıları tiyatrosunu seyretmemek için ciddiyete oy vermiştir.

Halk, oyunu, kaybetmek istemediği ekonomik ve sosyal istikrara vermiştir. Ama belki de en önemlisi oyunu, mesela Mısır`da şehit edilen Esma Biltacı için bir Cumhurbaşkanı`nın dökülen gözyaşlarına vermiştir. Hamaseten bile olsa, Gazze için israile öfke savuran dile vermiştir. 

Evet halk, namusa, çarşafa, Peygambere, Kur`ana ve müslümanlara bu kadar aleni hakaret edenlerin olduğu bir demde, bunları bir şekilde sahipleneceğini düşündüğü zihniyete oy vermiştir.

Halk, bir takım sözde sanatçı, yazar, gazeteci ve akademisyenlerin rezilliğine, ahlaksızlığına artık tahammül edemediği için, oyunu, edep ve hayâdan yana kullanmıştır. Halk, oyunu ne adına olursa olsun, Suriyeli muhacirlere sahip çıkan insaf ve merhamete vermiştir.

Bu seçimler, şunu da göstermektedir ki, bu ülkede artık Türk milliyetçiliği bitmiştir. Bundan sonra da zaten milliyetçilik yerine millilik vurgusu öne çıkacaktır. Ancak, Ak Parti`nin bu millilik kavramını, devletçilik olarak anlama eğilimi de, rejimi tüm günahlarıyla halka sevdirme gibi bir tehlike içermektedir ki, bunun sahaya nasıl yansıyacağını da zaman gösterecektir.

Ak Parti-değil- Erdoğan, eğer, paralel dediği yapı üzerine, bu kadar kararlı gitmeseydi, bu sonuçları rüyasında bile göremezdi ki, bundan sonra da şayet bu konuda gevşeklik gösterirse, tereddütsüz yıkılıp gidecektir.

Yine seçim sonuçlarını gördüğü andan itibaren şeytan gibi yan çizip ağız değiştiren masonik cephelere ve bilumum çetelere karşı da merhamete gelirse, halk, gelecek seçimde gözünün yaşına bakmayacaktır.

Ve ‘nasıl olsa artık MHP ortada kaldı, onun bütün mirasını ben alayım` deyip, tekrar ‘varlığım Türk varlığına armağan olsun` moduna dönerse, bu defa da kader-i ilahinin sillesini yiyecek ve MHP`nin akıbetine uğrayacaktır.

‘Yolsuzluk ve rüşvet iddialarına halk hiç inanmadığı için bu oyları verdi` tezi de, doğru değildir. Tam tersine halk Ak Parti içinde bundan çok daha fazlasının olduğunu biliyordu ki, bununla ilgili 7 Haziran`da bir uyarı verdi ama bir takım iyileşmeler hatırına çok üzerinde durmadı. Bundan sonra da hiç görmeyecek anlamına gelmiyor.

Davutoğlu`nun seçim zaferinden sonraki mütevazı tavrı ve balkon konuşmasındaki beraberlik vurgusunun gereği adalettir. Zaten Ak Parti`nin de on üç yıl boyunca başaramadığı şey, kalkınma değil adalettir. Halk o adalet için bir fırsat daha vermiştir. Ergenekon ve Balyoz mahkûmlarına verilip de, İslami davanın mahkûmlarına verilmeyen adalet için... Paralel yapının mağdur ettiklerinden bir kısmının hak ve özgürlüklerini vermek için çırpınırken aynı yapının mağdur ettiği diğer Müslümanların sadece konuşulup geçildiği adalet için... Türkçenin yanında Kürtçeye, matematiğin yanında Tefsire, Hadis`e adalet için... İskilipli Atıf Hoca ile beraber Şeyh Said Efendi`ye, Fuzuli ile beraber Feqiye Teyran`a adalet için...

Şimdi sadece Cumhurbaşkanı`nın değil, tüm halkın ve özellikle de gençlerin Eyüp Sultan`larda sabah namazı eda etmek için yarışacağı bir ruhu diriltme zamanıdır. Dünyevileşip yozlaşan hüviyetlerin; duyarlı, diğergam, dualı, dertli, hakkaniyetli fedakâr, çalışkan ve ciddi kimliklere tebdil etme vaktidir.

Bir umut taşımak istiyoruz, senden ve benden yana değil, bizden yana. Hüsn-ü zanla büyüttüğümüz bir hayalimiz var, ama nâdânlardan, şımarıklardan yana değil, sadece Hak`tan yana. Ve eminim, bu cumhuriyeti kurup da sonra şeriatı ilga edenlerden bugüne, mazlum halkın tekrar be tekrar yaşamak istemediği tek bir şey var: Hayal kırıklığı...