Ezvacı tahirattan, müminlerin annesi Hz. Ayşe`ye iftira atıp fitnenin başını çekerken, cariyelerini para için fuhşa zorlayacak kadar alçak bir kişiliğe sahip olan Ubey b. Selul, aslında her devirdeki münafıkların teşhis ve tesbiti için mihenk taşı gibidir.
Bu küçük köşede, Ubey b. Selul`ün portresini anlatan biyografi yazısı yazmayacağız. Daha doğrusu yazmaya gerek görmeyeceğiz. Çünkü zaten ekranlardan her gün defalarca bir Ubey b. Selul, arz-ı endam etmektedir. ‘Her şey zıddıyla bilinir` kuralı gereği, İslam tarihindeki güzel örnekleri iyi anlamak için olumsuz örnekleri de bilmek gerekir. Tarihteki olumsuz örnekleri iyi bilmek için de, bugün yaşayan takipçilerini görmek yeterlidir.
Laik ve seküler temeller üzerine inşa edilen bir sistemin sadık bekçilerinin benzer özellikte olması şaşırtıcı değildir. Sözde değil de özde laik olmak için yazılı olmayan bazı şartlar da vardır ki, bunlar altı tanedir. Birincisi; İçki içip içilmesini teşvik etmek. Mesela, devlet tarafından üretilen yeni rakıyı içmek. İkincisi; Kumar oynayıp, kumarı meşrulaştırmak. Mesela, devlet tarafından idare edilen milli piyango, loto ve at yarışlarını oynamak. Üçüncüsü; Faizi kurumsallaştırmak. Mesela, devletin sahibi olduğu bankalarla faizi normalleştirmek. Dördüncüsü; Zinayı ve zinaya yol açan her türlü rezaletin önünü açmak. Mesela, turizm bakanlığına bağlı tescilli genelevlerine göz kırpıp her türlü flört ve fuhşiyatı alkışlarken, örtünmeye yasaklar getirmek. Beşincisi; İkiyüzlü olmak. Mesela, evde İslamın gereğine göre, kamusal alanda ise İslamın zıddına göre hareket edilmesini istemek. Veya mesela, muhitinde kendini yıldız gibi gösterirken, Bodrumda sönmek. Altıncısı; Yalan söylemek. Mesela; ilköğretim okullarındaki binlerce çocuğa her sabah farklı milletten olduğunu söyletmek. Ve daha nice misaller.
Bu şartları en ileri düzeyde yerine getiren kişi ister rejimin sahibi Chp`de, ister Mhp`de, isterse sözde farklı cephedeki Bdp`de olsun fark etmez, özde laiktir. Ancak özde laiklik de ustalık ister. İçkiyi, kumarı, faizi, zinayı, ikiyüzlülüğü ve yalanı büyük günah olarak görüp bunlardan kaçınmaya çalışan bir toplumun önünde bunların birini yaparken yakalanmak yakayı ele vermektir. Ubey b. Selul aslında bu işin duayeni idi. Fakat her seferinde Alemlerin Rabbi onun yakasını ele veriyordu.
Wikileaks veya internetteki ses kayıtlarından önce de açığa çıkan nice kayıtta da gerçek durumları gizlenen kişilerin foyası çeşitli vesilelerle ortaya çıkarılıyordu. Mesela eski Amerika başkanlarından Nixon`un ahlaki yozlaşma tehlikesine dikkat çektiği ve yıllar önce açıklanan ses kaydında; “Yunanlılara ne olduğunu biliyorsunuz, eşcinsellik onları mahvetti. Elbette Aristo bir eşcinseldi ve hepimiz biliyoruz ki, Socrates de öyleydi. Romalılara ne olduğunu biliyor musunuz? Son altı Roma İmparatoru eşcinseldi.” demiştir. Sözlerinin devamında papazların gerçek durumunu da deşifre eden Nixon`un bu sözleri Papa 2. Jean Paul tarafından doğrulanmış ve Katolik kilisesi adına rezaletleri için özür dilemiştir.
Batı toplumlarında, günah veya helal haram mefhumlarının ciddi bir referansı kalmadığı için, yakayı ele vermenin onlar için dünyevi olarak, pek de anlamı kalmamıştır. Ama hala her sorunun çözümünü İslamda gören bu coğrafyalar için; zina, kumar, yalan, ikiyüzlülük, tefecilik gibi suçlar, şerefin, namusun, gayretin, haysiyetin ve itibarın yokluğunun ispatı kabul edilmektedir. O nedenle, İslam toplumları dinlerine sarıldıkça hem özde ırkçıların, hem özde komunistlerin, hem özde israilseverlerin, hem özde laiklerin çok daha usta olmaları gerekecektir. Ubey b. Selul de, İslamın hakim olduğu bir Medine`de iyi kıvırmak zorundaydı. Fakat ne kadar ustaca kıvırsa da, İlahi kudret - bugün olduğu gibi- yakasını hep ele veriyordu. Eh geriye sözde komunistlik, sözde halkçılık, sözde ırkçılık, sözde laiklik kalıyor. Onların usta olmasına gerek yok. Çünkü bu toplum, sözde değil, özde dinine bağlıdır.