Tesettür yani örtünme, İslamın şiarıdır, sembolüdür, simgedir ama birilerinin siyasetinin simgesi değildir.
Örtünme, Allah-ü Teala`nın Kuran-ı Kerim`de iki defa doğrudan, dört defa da dolaylı olarak emrettiği bir hükümdür. Yeni ortaya konmuş bir yorum, mezhebi görüş veya yaklaşım değildir.
Tesettür, asıldır, özdür, esastır ve şu zamanda hücuma uğrayandır, dolayısıyla “teferruat” denilip hafife alınacak bir argüman değildir.
Tesettür, hayâdır, edeptir, maddi manevi temizliktir, sıradan bir bez değildir.
Tesettür, Allah`ı hatırlama ve hatırlatmadır, dünya gerçeklerini unutma veya unutturma değildir.
Tesettür, zırhtır, kalkandır, kaledir ve fesad denizinden bireyi, aileyi ve toplumu sahil-i selamete çıkaran Nuh`un gemisidir, yoksa keyfi bir giyinme tercihi değildir.
Tesettür, kadının özgürlüğü, hürriyeti ve her türlü esaretten azadeliğidir, yoksa birilerinin şeytani tuzaklarının adı olan sahte özgürlüklerin hedefinin ne olduğunu bilmeden ve anlatmadan konulmuş gelişigüzel bir sınırlama değildir.
Tesettür, bir kız çocuğunun evvela özendiği, imrendiği, sevip alıştığı, akılbaliğ olunca da haramla arasında sürekli perde olan değerparesidir. Yoksa yasakların gündem olduğu belli alanlarda izne tabi bir devlet ihsanı veya idareci lütfu değildir.
Tesettür, çok eski kiliselerin iç duvarlarındaki Meryemana resimlerinde de tasvir edildiği gibi, tüm semavi dinlerde esastır. Yoksa sadece İslam`a has değildir.
Tesettür, ‘babasının annesi` olan Hz. Fatıma`yı, cennet kadınlarının Efendisi, dünya kadınlarının en üstünü ve milyarlarca Müslüman`ın kıyamete kadar dua ettiği Al-i beytin mihveri yapan esas öğelerden biridir, yoksa birilerinin iddia ettiği gibi iman hizmetinin(!) maslahatı adına, resmi binaların aç kapa malzemesi değildir.
Tesettür, İslam saatinin biri çalışmayınca diğerlerinin de çalışmayacağı veya birinin dişleri kırıldığı zaman diğerlerinin de tekleyeceği çarklarından biridir. Yoksa, “diğer farzları yap da, Allah onu affeder” şeklindeki şeytani telkinlerin kurbanı değildir.
Tesettür, yalnızca Allah`a ait olup, diploma veya maaşla alınamayan izzetin, yani Hz. Asiye`lerin, Hz. Meryem`lerin, Hz. Haticelerin, Hz. Fatıma`ların, ve kıyamete kadar şerefle anılan, övülen, örnek gösterilen binlerce, milyonlarca seçkin kadının alamet-i farikasıdır. Yoksa ufacık bir makam ve mevki uğruna bile terk edilerek alay konusu yapılan basit, değersiz ve sıradan bir elbise çeşidi değildir.
Tesettür, Hz. Adem ile Havva`yı kandırarak üzerlerindeki elbisenin açılmasına sebep olan amansız düşmanımız şeytana karşı sürekli kazanılan zaferdir. Dolayısıyla şeytanı memnun edecek yarı örtülü yarı örtüsüz veya örtünün temsiliyetine zarar verecek kötü fiillere müsamahalı olmak değildir.
Tesettür, Müslümanların en koyu kırmızı çizgilerinden olduğu gibi aynı zamanda sadakattir, güvendir, şefkat ve muhabbettir, aklın, ruhun, kalbin ve dolayısıyla bedenin sağlığıdır, ihtiyacıdır, gıdasıdır. Yoksa ‘Medeniyet ve modernizm denilen tek dişi kalmış canavarın` ayaklarının altında paspas değildir.
Tesettür, yahudiyi Medine`den, Fransızı Anadolu`dan kovan imanın diğer adıdır. O minarelerden okunan ezanla kardeştir, vazifeleri farklı değildir. Ve örtünme hassasiyeti bir İslam toplumunda yerde sürünüyorsa direklere bayrak çekmenin de fazla bir anlamı kalmış değildir.