Eskiden normalleşme diye bir süreçten bahsedilirdi. Bu, daha çok darbe ve muhtıraların olmadığı, askerin siyaseti tehdit etmediği bir norm için kullanılırdı. Gelecekteki seçilmiş ve atanmışların ne olacağı meçhul tavırlarına kadar bu süreç hedefine ulaşmış gözüküyor. Şimdiki ise malum çözüm süreci. Taraflar, akiller, heyetler, hedefler ve yol haritaları filan derken iki yaşını doldurmak üzere..
Hdpkk`nın, aslında Hüdapar çevresini ortada kaldırma girişimi olan 6-7 Ekim kalkışması ile birlikte, süreç çok daha yavaş işleyecektir. Çünkü kimilerinin istemeden de olsa Hüdapar çevresinin de artık sürece dahil olması gerektiği yönündeki kanaatinin kabulü veya hazmedilmesi zaman alacaktır.
Hizbullah cemaatinden İsa Bagasi tarafından yapılan açıklamada; “Hizbullah`ın temsil ettiği Müslüman halkın misyonu görmezden gelinerek, Hizbullah`a rağmen Kürdistan`da hiç kimsenin, hiçbir plan, proje ve sürecin başarı ve hayat bulma şansı yoktur” deniliyor, hatta bir adım ötesi de ifade ediliyor ve deniyor ki: “Hizbullah, Müslüman halkımızın çıkarına aykırı veya İslam ve Müslümanların aleyhine olacak tüm planları, şeytani hile ve tuzakları bozacak, etkisiz hale getirecek güç ve imkâna sahiptir.” Yani Hizbullah cemaatinin dahil olmayacağı veya uygun görmediği bir sonuç, kesinlikle kabul edilmeyecektir.
Sürecin proje ayağındakilerin, bu çok kararlı beyanı görmezden gelmeleri akılla izah edilemez. Zaten 6-7 Ekimde herkes gördü ki; Hizbullah`ın kararlı duruşu olmasaydı, kendini çözüm sürecinin mahkumu gören hükümet tam bir enkaz altında kalacaktı.
Öte yandan süreçte ‘iyi ki İmralı sakini var` modunda olan hükümetin, 6-7 Ekim olaylarında Öcalan`ın payından dem vurması, bundan sonra daha temkinli olacağının alameti de sayılabilir. Ancak Ecevitin; “Öcalanı bize niye verdiler anlamadım” dediği ABD`nin de, Kandildekiler tarafından sürece doğrudan katılması yönündeki çağrıya olumlu bakmasının ardından sürecin hükümeti aşan bir düzleme taşınacağı da bir gerçek.
ABD ile pkk/pyd`nin son birkaç yıldır samimi ilişkilerini saklama ihtiyacı hissetmemeleri ve sonuçta 6-7 Ekimden hemen önce, ABD`nin yüklü miktarda silah yardımıyla birlikte Ypg`lileri Türkiye`de tedavi ettirmesi, Hüdapar çevresi ile ilgili amacını da açık seçik ortaya koymuştur.
Ancak olaylar sırasında ve sonrasında Hizbullah cemaatinin izlediği yol, ABD`nin de planlarını boşa çıkarmıştır. Hatta öyle ki, geniş kitleler üzerinde Hizbullah cemaati ile ilgili daha önce oluşturulan olumsuz algılar bile neredeyse silinmiştir. Dolayısıyla dış güçler de artık bölgede Hüdapar camiasının etkisini belirgin bir şekilde görmüşlerdir. Çünkü hem o kadar silah ve milis lojistiğine rağmen hem de devletin seyirciliğine rağmen pkk serhıldanının, sertewandina dönüşmesinin tek nedeni yine orada çok aktif konumda olan Hizbullah cemaatidir.
ABD`nin olduğu yerde her Müslümanın sürekli içten euzü çekmesi gerekir de, Pkk`nın ABD üzerinden hükümeti sıkıştırma ve kendi amaçlarına zorlama girişiminin ilerde ne kadar tutacağını göreceğiz. Hükümetin ABD`ye yumuşak karnı olan İsrail kartını göstermek dışında muhalif bir adım atmasının zorluğu belli. Ancak ticari ve ekonomik kozları da nasıl kullanırlar bunu da zaman gösterecek.
Hdpkk`nın, ilk bakışta hükümetin sürece yönelik iştahını tekrar kabartan; “Öcalan, silah bırakmak için bahara doğru bir açıklama yapabilir” sözlerinde de daha önceki beyanlarında olduğu gibi asıl maksat, kendi şartlarına dikkatleri çekmektir.
Hükümetin, yurt içinde ve dışında ciddi bir lobi yeteneği bulunan alevilerle ilgili sıcak duruşu ile birlikte bedelli askerlikte müspet davranması, yine Yasin ve diğer şehitlerin faillerinin yakalandığına dair açıklama ile Hüdapar camiasına karşı ilk defa normal bir davranış sergilemesi, süreçte yelpazenin genişletilmeye başlandığı şeklinde de okunabilir.
Ne olduysa şehidlerin bereketi ile oldu da denebilir. Ama bu olanlar ilerde olacakların çok ön işaretleri. İnşaallah daha çok güzel şeyler göreceğiz. Müslüman halkların kurtuluşu gibi, Allah`ın nuruyla aziz oluşu gibi..