İnsanla ilgili yapılan bilimsel araştırmalarda, araştırmacıların kadın ve erkek arasındaki farklar babında söyledikleri bir tespit var: Erkek sürekli neticeyi düşünür yani sonuç odaklıdır, kadın ise anı düşünür dolayısıyla süreç odaklıdır. Sanki kadınlara has bir gündemle devam ediyoruz. Çünkü aylar değil artık yıllardır konuşulmakta olan çözüm sürecinde hiç kimsenin bahsetmediği şey, işin sonucu, neticesi.

Silahların bırakılmasının bir sonuç olmadığını iki tarafın da “işler istediğimiz gibi gitmezse” diye devam eden cümlelerinden anlıyoruz. Dağdakilerin silahlarıyla birlikte ülke dışına çıkması ise, ilk adım olarak söylendi hatta sözde uygulamaya da başlandı ama tam tersine, dağdakilerin daha da içlere yani şehir merkezlerine sevk edildiği ortaya çıktı.

Hangi suça ve ne ölçüde karışmış olanların bu durumu nasıl tespit edilecek ve suçları sabit görülmeleri halinde sürecin sonunda durumları ne olacak belli değil. Siyasi bir af mı çıkacak, başka bir ülke ile anlaşıp orada ikamet mi ettirilecekler, yoksa dedikodu olarak çokça telaffuz edildiği gibi, kimi kamu görevlerine mi getirilecekler belli değil.

Kürdün ve Kürdistan`ın tarihten bugüne birikmiş sıkıntıları, talepleri ve iade bekleyen hakları sonuçta nasıl karşılanacak, bununla mevcut süreç birbiriyle nasıl ilişkilendirilecek belli değil.

Kobane bahanesiyle çeteleri sokağa salan ve dolayısıyla onlarca kişinin hayatını kaybetmesine ve milyonlarca lira maddi hasara sebep olan azmettiricilerin bu cürmü görmezden gelinecekse, sürecin hatırına başka hangi suçlu ve suçlular böyle tolere edilecek, kamu vicdanı bu konuda nasıl tatmin edilecek belli değil.

Mahkeme kurup dilediğine para, dilediğine ölüm cezası veren ve ‘bizim` dedikleri sokaklarda kimlik kontrolü yapanlar sürecin sonunda emniyet ve adliyede istihdam edileceği için mi yoksa ilerde nostaljik bir hatıraları olsun diye mi umursanmıyor, cevabı belli değil.

Maktuller sadece rütbeli amir veya memur olduklarında katilleri yakalandığına göre, öldürme azminde olanlara, ne zamana kadar ve hangi hakla; “Polis ve askerimize dokunmadığınız sürece Müslüman halktan dilediğinizi dilediğiniz şekilde öldürebilirsiniz, rahat olun biz sizi görmeyeceğiz” denilmeye devam edilecek.

Sürecin hangi aşamasında oradaki Müslüman STK temsilcilerine de söz verilecek. Numan Kurtulmuş olmasa bile acaba hangi yetkili, önyargı ve korkularından ‘kurtulmuş` bir rahatlıkla orada, HDPKK dışındaki Müslüman halkın asıl temsilcilerini ziyaret edecek, başsağlığında bulunacak, uğradıkları zarar hakkında bilgi alacak, vali ve emniyet yetkililerinin seyirciliğinden dolayı özür dileyecek?

Evet, mademki ‘kamuoyu şu anda bazı şeylere hazır değil` düşüncesiyle çözüm derken aslında ne kastettiğinizi ve sonuçta gerçekten tam olarak kimin ne alacağını, kimin kime ne vadettiğini gizliyorsunuz? O halde kadınlardan bir heyet oluşturulsun, adına da ‘eş akiller` ya da ‘süreç heyeti` denilsin ve bunlar sonucundan değil sadece sürecin işleyişinden dem vursunlar. HDPKK`de istemediğiniz kadar zaten hâlihazırdaki çözümün süreç odaklı gönüllüsü var. Topluca adaya da gider bir selfie daha çekerler. Bazen de gaza gelip “Diyarbakır`da IŞİD`e destek veren 400 dernek var” gibi keskin beyanlarıyla da renk katarlar.

Elhasıl, şu hakikati kesinlikle çok iyi biliyoruz ki, herkes birbirini çok iyi tanımaktadır. Dün, bölgedeki Müslümanları PKK`den çok daha tehlikeli görüp topyekûn savaş ilan eden devlet zihniyeti, olduğu yerde durmaktadır. Dolayısıyla Müslümanları daha on on beş yıl önce sorgusuz sualsiz hapseden, katleden, hayatlarını zehir eden bir rejimin, bugün orada katledilen aynı Müslümanların derdiyle dertlenmesi mümkün değildir. Hatta derdine sevindiği de ayan beyan ortadadır.

Eee o zaman Müslüman halk için çözüm mözüm hepsi bir yerde hikâyedir, başka bir şey değil.