Malum laik rejimin kurucusu, ulu kurtarıcı(!) denilen zat, Bediüzzaman`ı Ankara`ya çağırdıktan sonra aşı kampanyası bahanesi ile Üstad`ı zehirleyerek öldürmeye teşebbüs eder. Üstad, hadis-i şeriflerde deccal ile ilgili alametleri o zatta müşahede edince, Ankara`dan ayrılmaya karar verir.
Tren garında M. Kemal ile karşılaşır. M. Kemal, kendisine şöyle bir soru sorar: ‘Molla Said! Heykel meselesindeki fikrin nedir? Ben Sarayburnu`na bir heykelimin dikilmesini istiyorum. Buna ne dersin? Bunun bir fetvasını bulabilir misin?`
Bediüzzaman orada kendisine şu cevabı verir: ‘Paşa! Biz sana heykel dikmen için mi yardım ettik? Millet bunun için mi harp etti? Büyük Kur`an`ımızın bütün hücumu heykelleredir. Müslümanın heykelleri camiler, medreseler, hastaneler, yetimhaneler gibi mabetler ve hayır müesseseleridir.”
Sonrası tabi ki sadece Sarayburnu ile sınırlı kalmamıştır. M. Kemal, onlarca yerde kendi heykellerini bizzat kendisi yaptırmış, yurt gezilerinin çoğuna da, bu heykelleri açmak için çıkmıştır.
Kendisinden sonra da, Atatürk heykeli yapma yarışına, sadece CHP`lilerce değil, sözde sağ veya muhafazakâr kesimlerce de devam edilmiştir. Bugün AK Partili belediyelerden bir kısmının da Antalya ve İzmir`in merkez ilçelerinde olduğu gibi devasa Atatürk heykelleri yaptırdığını biliyoruz. En son ve en büyük olanı da S. Kahvecioğlu tarafından Artvin`e yapıldı. Öyle ki 22 metre yüksekliğindeki bu heykel için 4 milyon lira(4 trilyon) para harcandı.
Ulus parkına diktikleri çıplak heykele sanat deyip sahip çıkanlara: ‘Ben böyle sanatın içine tükürürüm” deyip kaldırtan Melih Gökçek, o gün bugündür heykellerin başkentinde belediye başkanı. Ancak Malatya`da, tepkiler üzerine edep yerine yaprak kapatılan heykelden tutun, her bayramda devlet erkânı tarafından önüne çelenk konup, saygı duruşunda bulunma ritüeli mecbur kılınan binlerce heykelin bulunduğu bir ülkede, kuşların dışında hiç kimse Atatürk heykellerine yanlış yapamaz. Kuşların yaptığını da görevliler temizlemezse, orada kasıt aranır ve maazallah sonları, 2009 yılında bir ineğin okulun önündeki Atatürk heykelini yıkmasıyla tamamı soruşturmadan geçen Malatya`nın Kadiruşağı köylüleri gibi olur.
Heykeller, bir ülkede hâkim olan zihniyetin halka simge olarak sürekli bilinçaltına enjekte edilmesi amacıyla yapılmıştır. Mesela Roma dönemine ait eski kalıntılarda olduğu gibi bugün gayrimüslim ve laik ülkelerin neredeyse tamamında heykellerde çıplaklık had safhadadır. Yine diktatör yönetimlerin hepsinde, heykellerle halkın bilinçaltına nasıl subliminal mesajlar verildiğini de biliyoruz.
Her ortamda, ulu önder ile onun bir avuç takipçisinin taklidini yapan yurtsever(!) barış kahramanı(!) özgürlükçüleri, heykel sevdaları yüzünden kınamak çelişkinin en laik olanıdır.
Bir iki örnek dışında, bu ülkede devletten başka hiç kimse, Atatürk veya bir başkasının heykelini dikmedi, dikilmesini istemedi, dikenleri sevmedi, affetmedi. Bunun nedeni, o heykelin arkasındaki niyetten, düşünceden, fikirden ve ideolojiden nefret ettikleri içindi.
İslam`ın ruhunu kavramayanların özellikle insan heykeline yükledikleri anlam, ne olursa olsun, Müslüman halkın kabulleneceği bir ruhsat değildir.
En dindar halklardan olan Kürt halkının sayısız âlim ve kahramanı vardır ama hiçbir Müslüman Kürt, Selahaddin Eyyubi`nin heykelini bile dikmekten söz etmez. Dolayısıyla bugün heykel dikenler, halktan biraz daha kopmayı da göze alarak böyle bir yola girmişlerdir.
Yarın Kürdistan`da, Öcalan heykellerini görmek elbette ki çok şaşırtıcı olmayacaktır. Ama bugün Atatürk`ün partisi CHP, neden çok komik ve rezil duruma düştü? ‘Neden Andımız kaldırıldığında batıda da, kimse tepki vermedi? Neden resmi bayramlara kimse ilgi duymuyor?` gibi sorular, son yıkılan heykel için canını verenlerin de bir gün karşılaşacağı sualler olacaktır.
O yüzden bu heykelin yıkılması değil, dikilmesi iyi olmuştur. Çünkü heykel dikip onun mücadelesini verenler, Müslüman halkın gönlünde yıkıldıklarının farkında değillerdir.