Kuran-ı Kerim ve Hadis-i şeriflerde, gelecek hep İslam`ın ve Müslümanların lehine olarak bildirilir. Mesela Allah taraftarlarının galip geleceği müjdelenir, yahudilerin Müslümanlar eliyle temizleneceği, kâfirler istemese de Allah`ın nurunun tamamlanacağı, İslamın bütün diğer dinlere üstün geleceği müjdelenir.
Hayatı kolaylaştıran araçlar arttıkça bu araçların yaydığı kültür, üretildiği yer, üreten ve pazarlayan networkun düşünce dünyası, mevcut zulümler ve katliamların müsebbiplerinin geleceği hakkında bize birçok ipucu veriyor.
Batı dünyası, keşfettiği teknolojiyi her türlü ahlaksızlığı, fuhşiyatı ve inkârı yaymak için kullandı. Üretirken ıslah ediyoruz dedi, satarken ve pazarlarken ifsad etti.
İnsanlara hükmetmenin iki yolu vardır. Bir zer, iki zor... Yani para ve güç... Veya daha açık ifadeyle, rahatlatma ve rahatsız etme.
Bir kimseye ne kadar rahatlık sunarsanız o kişi size o kadar bağlanacaktır. Çünkü “El insanu abid-ül ihsan” denmiştir. Hem rahatı için gerekli tüm malzeme ve bilgi için de size bağımlı hale gelecektir. Bugün, her ne kadar İslam âleminin bazı bölgeleri diğerleri gibi çok ağır zulüm altında gözükmese de onlar da örümceğin içini boşaltıp kuruttuğu kabuklardır, kütük bile değil. Akıllı akılsız telefonların, bilgisayar ve bağlantılı sektörlerin dolayısıyla bunların getirdiği sosyal medya kültürünün bağımlısı… Öyle ki zihinleri uyuşturulup vakitleri, imanları, ilim irfan ve edepleri kısaca Müslümanlığın izzetini temsil eden tüm değerleri sömürülmüş zavallı yığınlardır ki Batı için artık Afrikalı değil böyle sadık kölelere ihtiyaç var.
Klimalı lüks otellerde, araçlarda; nerdeyse beş yıldızlı turizm keyfinde bir hac ve umre, kışın sıcak su ile alınan abdestin ardından alnın gömüldüğü halılarda secde… Üzerine bomba yağdırılan kardeşinin haberini en güzel en şaşalı veren kanalın karşısına geçip lanet okumak, teknolojiyi üretip pazarlayanların projelerinden birisiydi ve elbetteki tuttu. Teknolojiyi İslam için kullanırsın diye sağdan yanaşan şeytan için de, bu vesveseye direnen mümin için de tabi ki çok kafa yordular.
Peki, ne zaman, nasıl ve ne değişecek de, gelecekte müslümanlar galip gelecek, ibre tersine dönecek? Burada, batının kendinde olup da çözemediği şeyler onun başını yakacak. Yoksa şimdiki gibi bölük pörçük olup da birbirini yemekle meşgul düşmanları değil.
Birincisi paraya, mala, makama ve şöhrete olan aşırı hırsı onu bitirecek.
İkincisi, zıtların birbirini çekmesi onu tüketecek. Ahlaksızlık ve inkârın en son noktası, İslam`ın en zıt kutbu demektir ki, bugün batıda her şeyini kaybedenlerin İslam`a yönelmesi bunun sonucudur.
Üçüncüsü; bizzat rahatlığın, konforun altındaki bilim ve teknoloji onu bitirecek. Çünkü bilim, kâinattaki her bir keşfiyle insana düzeni, temizliği, kontrolü, ahengi, merhameti, şefkati ve muhabbeti öyle yüksek sesle söylemeye başlayacak ki, zamanla onları, çatlatırcasına Hakka ve adalete zorlayacak.
Dördüncüsü de ifsad ettikleri şeyler, onu bitirecek. Mesela, bozup bitirdikleri nesilleri, tamamen yok ettikleri komşuluk, fedakârlık, hizmet gibi insani erdem ve faziletler onu yıkacak.
Tabi ki beşincisi de ilahi bir rüzgâr, bir sayha, bir Mehdi nefesi, bir Mesih dokunuşu, bir celal tecellisi zuhur edecek, tabi gören gözlere.
Evet, inkârcı batının yıkılışını ve İslama teslim oluşunu izlemek öyle bir lütuftur ki, Allah-ü Teâlâ bu nimeti ancak hakedene ve şükredene verir.