Bediüzzaman Said Nursi’den bin yıl önce yaşamış olan ve aynı lakapla anılan biri daha var: Bediüzzaman el Hemedani. Miladi 1008 senesinde kırk yaşında iken vefat etmiş. Onun hakkında; “edebiyatın sırrına onun kadar vâkıf ve onun kadar etkili bir üslûba sahip kimse görülmedi” demişler.

Ona atfedilen ve atasözü haline gelen bir kelam-ı kibar var:

“Sete’lemü hine yenceli’l ğubaru; eferesün tahteke em himaru”

Yani: “Hele şu toz duman bir dağılsın. Bindiğin at mı eşek mi? Anlarsın!”

Bu mesel, nehyedildiği bir şeyi yapmakta ısrar edenler için kullanılıyor.

Fakat bugün dünyanın büyük bir kısmına hayli yakışıyor.

Bir de mefhum geniş. Zira sadece aldanmaya değil, sabahın ilk ışıklarıyla karanlığın gizlediği kahır ve acının ortaya çıkışına da işaret ediyor.

Hele şu Amerika’daki toz duman bir dağılsın. Hem yangının, kasırganın dumanı. Hem seçilene kadar önüne atılan toz dumandan sonra bir de tam başa geçince çıkacak toz duman..

Merhum Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin dediği gibi “seyreyle sen gümbürtüyü!”

Belki tam dağılmadı ama Suriye’deki toz dumandan sonra ortaya çıkan en kalleşcesinden türlü türlü ihanetler ve Sednaya hapishanesinden manzaralar herkesin daha önce bildiği zulmü nasıl da gün yüzüne çıkardı.

Tozun dumanın yoğun olduğu o kadar çok memleket var ki..

Mısır’da sisi -pardon- sis bir dağılsın ortaya çıkacak cürümler, firavunların bıraktıklarından çok daha dehşetli olacaktır.

Allah’ın evinin etrafını otellerle, saraylarla boğması yetmezmiş gibi, zamanında Hicaz’dan kovulan azgın yahudinin, mağazalarını, markalarını iki haremin de burnunun dibine kadar dolduran lanetli normalleşmenin patronları da bir dağılsın. Gör o zaman mesela Kaşıkçı’yı ve nicelerini o toz duman içinde nasıl atmosfere karıştırmışlar..

Afganistan’da tozu dumana katanlar, euzü’yü duan şeytan gibi topuklayıp kaçtıktan sonra halka yaptıkları tüm iğrençlikler nasıl da ifşa olmuştu.

Şimdi sadece terör rejiminin işlediği soykırımın değil, ona bu konuda sınırsız destek sunan bölgedeki beleş uşakları başta olmak üzere tüm suçluların da üzerinden tozun dumanın dağılma vakti geldi.

Bu öyle bir toz duman ki, dağılmasa içinde boğulup gidecekler, dağılsa, birbirlerini boğup gidecekler.

Tüm ekibi zır siyonist olan Trump’ın, geçen gün kendisine oros. çocuğu dediği Netenyahu, biraz kırılmış numarası yapsa da, aslında araları her zaman böyle idi: “Sen dışardan onları birlik içinde sanırsın. Halbuki kalpleri darma dağınıktır.” (Haşr 14)

Düşünsenize ikisi de birbirine mecburlar, birbirinden vazgeçemiyorlar ve birbirleriyle iletişimleri de böyle.

İşgalcinin koltuğuna bulacakları başka biri de yok, yönetecek ortak irade de yok..

Ateşkes olsa, her biri diğerine faturayı kesecek.

Yenilgiyi kabul etmenin utancını da birbirlerine atacaklar.

Ateşkes olmasa sadece esir yakınları değil, kendi askerleri de isyanda, ne imaj kalmış, ne moral..

Ateşkes tabloyu öyle netleştirecek ki, en körü bile “yok artık” diyecek. Tıpkı katliamın başlarında bir haftalık ateşkes sırasındaki esir takasında kısmen gözüktüğü gibi.

Maalesef oradaki toz duman, bugün yarın peyderpey dağılacak dağılmasına da Türkiye’deki toz duman hala kesif vaziyette.

Buradan kalkıp işgal rejimi saflarında savaşa giden dört bin kişinin olduğu gazete manşetlerine yansıdığı halde, HÜDA PAR’ın, onlar hakkında verdiği yasa teklifini bir türlü Meclis gündemine almayanların çevresindeki duman dağılmayı bekliyor..

Ah şu alkolün tesiriyle sürekli kafaları dumanlı iken, “dağ başını duman almış yürüyelim arkadaşlar” diyenlerin kara bulut gibi çöktükleri güzel memleket.

Ümitvar ol.

Çünkü Kudüs bu ümmetin kalbidir.

O selamette olursa tüm vücud selamette olur.

Onun sağlığına da Allah’ın izniyle az kaldı..