Esenyurt Belediye Başkanı hakkındaki iddialara CHP yönetiminin tavrı beklendiği gibi idi; sözlü olarak biraz sert ancak fiili olarak tolere edilebilir bir yaklaşım.

Yani hafif bir protesto, mini miting sonra sessizce yola devamke..

Yerel seçimde İstanbul gibi büyükşehirlerde ustaca sahnelenen DEM ile CHP ittifakının “kazan kazan” formülü dışında çok bir bağlayıcılığı olmadığını iki taraf da biliyordu.

O yüzden mesela Haziran ayında yine terör suçlamasıyla tutuklanan Hakkari Belediye Başkanı için CHP’nin tepkisi sadece il teşkilatının kınama açıklaması olmuştu.

Peki mevzu diğer bazı belediye veya görevlere de yayılmadan yalnız Esenyurt’la sınırlı mı kalır? Hiç kimse böyle öngörmüyor.

Tepkilerdeki sloganlar değişmedi: Hak hukuk adalet!.

Tabi kendi parantezinde.

Mesela onlara göre Hamas terör örgütü olduğu için, uğradığı zulüm, hak hukuk adalet tanımı içine girmiyor.

Hatay’da daha iki gün önce “sevmiyorum” dediği için Mustafa Kemal’e hakaretten tutuklanan Muhammet Fırat hakkında zerre kadar üzüntü içeren bir açıklamaları olmadı, tıpkı aynı gerekçe ile daha önce tutuklanan niceleri için olmadığı gibi.

Ya da “Türk değilim” dediği için tutuklanan diğer gence yapılan muameleye de bir rahatsızlık beyanları olmadı.

Durduğu yerin projeksiyonuna göre, baktığı gözlüğün rengine derecesine göre, taraf olduğu ideolojinin esaslarına göre, kendi çevresinin çıkar ve maslahatına göre hakkaniyet çağrısı, önce samimiyetsizliği sonra da yaygın adaletsizliği beslemekten başka hiçbir işe yaramıyor.

Dünyayı geçtik, ülke olarak bu hususta çok kötü bir sınav verildiği ortada.

Tamam Üstadın dediği gibi enaniyet asrındayız.

Her nefsi emmare firavunlaşmış.

Başkasının yaşam alanını daraltarak şişen egoların ifade yeteneğine ve egemenliğine göre yürüyen hukuk düzeninde hepimiz sağa sola çarpmadan hayatta kalmaya çalışan bir kalabalığın hassas parçaları haline getirildik.

Ancak o kalabalıkların güvenine talip olanların herhalde sosyal eşitlik hissini besleyecek bir tutumları olmalı ki bağırdıkları zaman “yetişin! kurtlar sürüye dadandı” deyip köylüyle alay eden yalancı çoban muamelesi görmesinler.

“Biz hiçbir çalışanı işten çıkarmayacağız” vaadinden sonra belediyede iş başına gelince neler yaptıkları bilinenlerin, “bize haksızlık yapıyorlar” diye gürlemesi sonrasında hangi vicdanı ne kadar sızlatabilir?

Şunlara tepki olsun diye bunlara oy verenlerin derdi, herhalde seçtikleri kimselerin bir takım suçlamalara muhatap olduklarında da kayıtsız şartsız desteklenmesi değildir.

Demek ki her şey, bol keseden yalan, iftira ve hakaretle HÜDA PAR’a sallayıp durmak kadar keyifli olmuyormuş.

Üretilmeyen değeri müşteriye pazarlama imkanı olmadığına göre sadece karşıtlık üzerinden kitle avcılığı da bir yere kadar.

Anlaşılan daha gür sesler işitilecek:

“Yetişin komşulaaar! Bize haksızlık yapıyorlaaar”