Yüz otuz yıldır bir şekilde devam eden yaz olimpiyatlarına bu yıl iki yüzden fazla ülke katılıyor. Binlerce sporcu ülkelerini orada temsil edecekler.

İnsanlığa, masumlara ve Hakka karşı işledikleri cürümler hariç, ülkelerin aradaki kavgalarını ve husumetlerini bir yana bırakıp dostça yarışmaları güzel bir şey. Bunun için kurulan organizasyonlara ve yapılan masraflara da farklılıkların buluşmasına ve kabiliyetleriyle çalışanların karşılıklarını aldıkları sevinçlere vesile oldukları için herhalde kimsenin itirazı olmaz.

Fakat şu anda vaki olan iki husus bu yıl ki olimpiyatları masum olmaktan çıkarıyor.

Birincisi; on aydır devam eden bir soykırım var. Bu, tüm dünyanın gözleri önünde gerçekleşiyor. Her taraftaki sivil tepkilere rağmen katliamların patronları geri adım atmadıkları gibi suçlarını meşru göstermek için ellerinden geleni yapıyorlar. Bunun için global şirketler, liderlerin buluştuğu zirveler ve böyle geniş katılımlı etkinlikler de dahil her türlü küresel aparatı kullanıyorlar.

Soykırımın faillerinin buralarda yoğun ve açık biçimde görünür olmasına hatta çoğunda işin başında olmasına dikkat ediyorlar.

Güya terörist değil, diğer halklar gibi normal olduklarını kanıtlamak için sürüye katılıp sırıtarak herkesle aynı olduklarını ima ediyorlar.

Peki bu durumu bilmeyen devlet var mı?

Bu olimpiyatlarda dünyanın en az yarısından beklenen asgari tavır şu değil miydi:

“Masumlar rasgele kıyımdan geçirilirken, buna seyirci kalan bir alemde, olimpiyatların insanlığı buluşturma iddiası gerçekliğini yitirdiği için protesto ediyoruz ve katılmıyoruz.”

Hatta bu olimpiyatlara siyonist rejimin katılıp katılmamasının da bir anlamı yok. İster katılsınlar ister katılmasınlar, bu oyunlar nihayetinde gücü yettiği halde onların cinayetleri karşısında kılını kıpırdatmayan bir ülkede oynanıyor.

Çok değil, daha önce madalya almış meşhur on tane sporcu; “on aydır devam eden sivil öldürme yarışmasını izleyenlerin iki yüzlülüğü nedeniyle bu olimpiyatlara gelmiyorum” deseydi, diyebilseydi, dedirtilseydi yeryüzü bir nebze izzet bulmaz mıydı?

İkincisi de; cinsi sapkınlar da bu tür faaliyetleri tepe tepe kullanarak Allah’ın arzında hakimiyeti ele geçirmeye uğraşıyor.

Sadece İslam değil, tahrif edilmiş bile olsa içinde tanrı, peygamber, kitap gibi semavi öğeler bulunan her ne varsa kitlelerin zihninde değersizleştirip silmeyi amaçlayan bir şehvet putperestliği ile çıldırmış vaziyetteler. Kontrol ettikleri, para, yetki ve uluslararası ağlar ile varlığın sahibine meydan okuyorlar.

Peki kısmen yozlaşmış da olsa elinde aileden ve ahlaktan başka bir sermayesi bulunmayan ülkelerin bunu bilmemesi, görmemesi mümkün mü?

O halde nasıl olur da böyle bir sapkınlığın maskarası olmaya müsamaha gösterirler?

Şimdiki olimpiyat neyi çağrıştırdı biliyor musunuz?

Nuh’un kavminin, Ad kavminin, Semud’un, Lut kavminin, Medyen ve Eyke’lilerin, Sebe’lilerin, Firavun ve kavminin, Nemrut ve kavminin, Yecüc ve Mecücün, buzağıya tapan Samirilerin, maymuna ve hınzıra çevirlen asi İsrailoğullarının, temiz ve iffetli Meryem’e iftira atan Pavluscuların, Mekke’li müşriklerin, moğolların ve benzerlerinin biraraya geldiği bir şerliler galerisini..  

Şeytani yaygaranız, kibirli şamatanız, alevli ifsadınız sizin olsun.

Pazarladığınız iğrençliğiniz, alkışlattığınız kahpeliğiniz, izlettirdiğiniz necasetiniz sizin olsun.

Madalya mı?

Muhammed Dayf’ın ismi, Ebu Ubeyde’nin bir konuşması Yahya Sinvar’ın bir fotoğrafı nasıl?

Mesaj mı?

“İman, insanı insan eder.. Küfür, insanı gayet âciz bir canavar hayvan eder.”

“De ki: “Biraz daha oyalanın; sonunda döneceğiniz yer ateştir!” (İbrahim 30)