“Bir şeyi haddinden fazla sevmen, seni kör ve sağır eder.” 

Bu Hadis-i Şerif’teki “sevmen” kelimesini “sevinmen” şeklinde de anlayabiliriz. Çünkü “Biz her şeyi yazmışız ki kaybettiğinize üzülmeyesiniz ve Allah’ın size verdiği nimet ile de sevinip şımarmayasınız. Çünkü Allah, kendini beğenip övünen hiç kimseyi sevmez.” (Hadid 23) ayetinin tefsirinde Elmalılı Merhum şöyle der: “Bu ilave (sondaki ifade) övünmenin sakıncasını ve kötü görülen çeşidini beyan etmektedir. Demek ki, hoş karşılanmayan güven, kibir ve gurur getiren fazla güvendir.”

15 Temmuz’da halkın bizzat yüzlerce can vererek iradesine sahip çıkması övülecek, övünülecek ve elbette ki sevinilecek bir hadisedir. Bu sivil direniş her türlü hamaseti, nümayişi, takdiri hak ediyor.

O akşam, meydanlardaki “tekbir” ve “Allah Allah” sadâlarını, muhafazakâr elitler, hâlâ ısrarla “demokrasi” ve “laik Kemalist rejim” şeklinde tevil etmeye devam etseler de sonuçta bu hadisenin dünya toplumlarına örnek olmuş bir zafer olduğu inkâr edilemez.

Amma velâkin, bu başarı ile sevinirken o tarihten sonra her şeyin güllük gülistanlık olmadığını da unutmamak gerekir.

Ardından gelen her seçim sürecinde, 15 Temmuz kalkışmasına tiyatro diyen cenahın kıl payı kaybettiği ve son yerel seçimde de beklemedikleri bir sonuçla kazandıkları ortadayken “sevinirken acaba neyi gözden kaçırdık?” sorusu maalesef henüz cevaplanmış gözükmüyor. 

Sevinmeye vesile olan hususlar, lütuflar gibi devamlı değilse hüzne, hüsrana, acıya inkılâb eder.

Darbe girişimi püskürtüldü, kalenin düşmesine izin verilmedi eyvallah da sonrasında aileye, kadına ve gençliğe yönelik saldırılar da bertaraf edildi mi?

Siyaset dışı yollarla devlet idaresini gasp etmeye çalışanlara aman verilmedi tamam da siyaseti kullanarak, yeryüzünde eşine az rastlanır biçimde ırkçı damarı kabartıp köpürtenlere de dur denildi mi?

Küresel emperyalistlerin güdümünde bir dikta yönetime müsaade edilmedi güzel de sağlıktan tutun iklime ve tarıma varıncaya kadar küreselcilerin isteklerine de yok denildi mi?

Sınır dışından gelecek büyük tehditlere engel olundu iyi de sınır içinde patlayan mısır taneleri gibi çoğalmış çetelerin ve mafyaların rantları da önlendi mi?

Hain girişimin akamete uğratılmasıyla diğer pek çok alan gibi ekonomi yönetimi de korundu anladık da devamında emeklinin, asgari ücretlinin, dar gelirlinin, çalışanın, üretenin, esnafın, çiftçinin hakkı, emeği, alın teri, güveni, yarınlara dair düşleri ve umutları da muhafaza edildi mi?

Yasa masa tanımayan bir güruhun hevesleri kursaklarında bırakıldı, yazıp çizdikleri projeleri çöpe atıldı peki de önceki darbecilerin kazık gibi çaktıkları anayasa da tamamen kaldırıldı mı?

Kendine bir takım ezoterik payeler veren bir zatın, devletin tepesinde ruhani modla gölge etmesine fırsat verilmedi iyi hoş da bir asırdır her köşesi başka bir şahsın izine mahkûm edilmiş bir coğrafya bu ayıptan da temizlendi mi?

Eğri oturup doğru konuşalım. Yarım hocanın dinden, yarım doktorun candan etmesi gibi yarım sevinçler de kusurludur.

Velhasıl 15 Temmuz bir nehirdi, insanlar evinden sokağa aktı.

Bir; bu nehrin yatağı değiştirilmemeli (idi.)

İki; bu nehir sahibinin arazisini sulamalı (idi.)

Üç; bu nehir kurumamalı ve kurutulmamalı (idi.)

Dört; bu nehir kirlenmemeli ve kirletilmemeli (idi.)

Mevlâ, istikametten ayırmasın. Vesselam.