“Şeytan onlar üzerinde egemenlik kurmuş ve onlara Allah'ı hatırlamayı unutturmuştur. İşte onlar şeytanın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, şeytanın tarafında olanlar ziyana uğrayanlardır.” (Mücadele 19)
“Firavun, milletini küçümsedi ama, onlar kendisine yine de itaat ettiler. Doğrusu onlar yoldan çıkmış bir milletti.” (Zuhruf 54)
Bu ayet-i kerimeler, şeytanın tarafında veya zalimin safında olanların aslında buna gönüllü olmadıklarını ancak bir şekilde ona boyun eğmeye kendilerini mecbur hissettiklerini bildiriyor tabi bu teslimiyetin onları kurtarmadığını da..
Önce Birleşik Krallık ardından da Birleşik Devletler olmasaydı, işgalci terör rejiminin orada ne kurulması ne de bugüne kadar varlığını sürdürmesi mümkün değildi.
Burada bir parantez açalım:
Hac’da büyük şeytanın mekanı için “cemretül akabe” ifadesi kullanılır.
Haccın diğer kısımları da hassas kurallarla eda edilir ancak şeytan taşlamak çok ilginç bir ibadettir.
Hac’da şeytana atılan taşlarla ilgili bilgileri tazelersek:
Atılan taşlar nohut büyüklüğü kadar olmalıdır, temiz olmalıdır, sayıya riayet edilmeli ve önce büyük şeytandan başlanmalıdır. Gidip de şeytanın bizzat yanına konan taş atılmış sayılmadığı gibi bir buçuk metreden daha uzağa düşen taşın atışı da tekrar edilmelidir.
Bu taşların ismi olan cemre aynı zamanda alevli kor ve köz parçası anlamındadır.
Bugün Hamas’ın attığı füzeler, roketler, şeytanın attıkları yanında küçük cemreler gibi.
Ancak sanki Hac’daki prensiplere göre atıyorlar. Sayısına, vaktine, boyutlarına, hedefine, temizliğine (şaibeli olmamasına) dikkat ediyorlar.
Adeta bir süre hazırlık yaptıkları Arafat vakfesinin ardından geceledikleri Müzdelife durağından yahut tünelinden harekete geçip hücum ediyorlar.
Şeytan taşlamanın somut imgeler üzerinden bir ibadetin olmazsa olmazı kılınması tabi ki nice hikmetlere mebnidir, belki de en önemlisi müslümanın bilinçaltında mecazla hakikat arasındaki temsili bağı proaktif hale getirmesidir.
Ve diğer bütün ibadetlerde şeytanın dayanamayıp kaçması, o taatteki ihlastan yani düşmana karşı savaşın bilincinde olmaktan haber verir.
Bugün bir kez daha görüldü ki, büyük şeytanın korkutup kendisine boyun eğdirmediği bir dünyevi güç kalmamış. Buna Çin ve Rusya da dahil.
Gelinen aşamada belki Hamas karşısında rezil oldular. Fakat ABD için önemli olan tüm dünya devletlerinin kendisinden korkup, hiçbir adım atmaması idi. Ve bunu yine başardı.
Ben izin vermezsem ümmet, kardeşlik, birlik, yardım filan bunların hepsi sizin için şiir, tiyatro, hikaye filan olur mesajını güncellemiş oldu.
Oysa iman bu mevzuyla doğrudan alakalıydı:
“İşte bu şeytan, ancak kendi dostlarını korkutur. Siz onlardan korkmayın, eğer mü'minlerseniz, Ben'den korkun.” (Al-i İmran 175)
Üstelik sadece korkmamakla yetinmeyip onunla ve dostlarıyla bizzat savaş diye bir yükümlülük vardı: “Şu halde şeytanın dostlarına karşı savaşın. Şüphesiz şeytanın hilesi zayıftır.” (Nisa 76)
Ne olduysa kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınanların meseleyi anlamaması yüzünden oldu. Bırakın şeytanı kovmayı, şeytana kol kanat germeleri sayesinde oldu.
Şeytanın büyüğüne ortancasına, küçüğüne atmaları gereken taşları birbirlerine atmalarından oldu.
Şeytanın taraftarlarına karşı bir taraf oluşturmak yerine yalnız kendine eğilmelerinden oldu.
İbrahim(as)’a getirilen kurban, şeytanı kovmasına bir ödül idi. Şimdi ise şeytandan kendisine bir zarar gelmemesi karşılığında Gazze’yi kurban verenlerin zilleti var.
Şeytana atacakları taşları umursamayanlar bir süre sonra şeytanın neferi olmaktan kurtulamıyorlar.
Bütün camiler, Beytullah’ın bir şubesidirler. Peki tavaf edilen mekanın var da şeytan taşlamanın şubesi yok mu?
Neyse ki el Kassam iyi taşlıyor. Allah-ü Teala bu ibadetlerini en güzel şekilde kabul eylesin.