İlkokulun ilk sınıflarında öğrencilerin kendini ispat şekli çoğunlukla arkadaşını eften püften sebeplerle şikayet üzerinedir.
“Öğretmenim! Ayşe ayağa kalkıyor.”
“Öğretmenim! Furkan dışarıya bakıyor.”
“Öğretmenim! Yusuf büyük harfle yazıyor.”
Öğretmenin çapı, kalitesi ve hakikaten muallim olup olmadığı mesela çocukların bu tutumunu ele alış biçimiyle de ölçülebilir.
Şimdi koskoca memleketi sosyal medya marifetiyle ilkokul birinci sınıfa çevirdiler iyi mi.
Sıfır altı yaş grubu zekasıyla duyar kasan bir fitne maymunu: “Hey millet! (hey devlet!) Bir İmam Hatip Lisesi öğrencisi elindeki resimle şöyle yapmış.” diye şikayette bulunuyor.
Ve pası alan kimi işgüzar devlet yetkilileri bir anda acayip hassas tartmaya başlıyorlar.
Göz yaşartıcı bir görev aşkıyla harekete geçiyorlar ve çok tanıdık bir refleksle “sanığın idamına şahitlerin bilahare dinlenmesine” diyerek zavallı çocuğa idamdan beter bir kamuoyu cezası veriyorlar.
Yine alkolün etkisiyle IQ’sü tıfıl seviyesine inen bir fesad hınzır sosyal medyaya oltasını atmış beklerken birden çengele bir imam haberinin takılmasıyla yerinde zıplıyor ve yaygarayı basıyor: “Hey millet! (hey devlet) bu da oldu, filan imam depremde ölen Suriye’li için güzel kokuyordu demiş, ne duruyorsunuz!”
Ve sözde bu tür klavye provakötörleri bu mecraları keyfine göre kullanıp toplumun huzurunu bozmasınlar diye ve ikide bir masum insanların haysiyetiyle oynamasınlar diye güya yasa çıkaran yetkililer, bu tür itibar hırsızlarının ekmeklerini elinden almak yerine yine derhal hakarete uğrayan o imam hakkında “soruşturma” açarak bozguncuların ekmeğine yağ sürüyorlar.
Mevcut iktidar bu tavrıyla dengeli siyaset güttüğünü zannededursun, toplum her şeyin farkında.
Ne gibi?
Birincisi: Serseri ve soytarılar karşısında dik durmak dikleşmek değildir. Onlara gösterilecek her müsamaha onları daha da cesaretlendirir.
Bunun en açık örneği Gezi olaylarıdır. Eğer o zaman sayın Erdoğan da hükümetin diğer yetkilileri gibi yumuşak bir tavır takınsaydı, memleketi harap edenler daha da cüretkar olacaklardı.
İkincisi: Şu anki iktidarın varlık sebebi, hizmet siyaseti gibi gözükse de işin aslı öyle değildir. Çünkü oyların çoğunu en fazla alt yapı yatırımlarının yapıldığı İstanbul, Ankara ve sahil batı kesimlerinden değil de orta ve doğu Anadolu’dan almaktadır.
Anadolu ise tercihini CHP’ye göre yapmaktadır. CHP’ye söylemde ve eylemde benzemeye başlayanlara karşı Anadolu insanının tavrı asla bitmeyen bir tolerans değildir.
Üçüncüsü: Kemalizme sadakat pahasına tabanını kaybetmeyi göze alan bir AK parti filmine batılı hiçbir sinemasever bundan önce ilgi göstermediği gibi bundan sonra da umurlarında olmayacağı açıktır.
Bunu unutanlara siyasetin fiziği de kimyası da acımaz.
Her şaklabandan, her bağıran zındıktan, her tehdit eden maşadan korkar görüntüsü veren bir gücün kendine güven problemi de kitlelerin dikkatinden kaçmayacağına göre acaba yetkililere ilkokul öğretmeninin aldığı pedagojik formasyondan ders mi verilse..
Ülkenin ciddi problemleri var.
Dikkati bunlardan kaçırmakla fırsatları kaçırmak aynı şey.
Hikmet ya Hu.